Zinhar 8

Page 1

KIŞ

2019

SAYI

08

#GÖRSELŞİİR

ZİNHAR TÜRKİYE’DE

GÖRSEL

ŞİİR

İLERİ POETİKA


SAYI

06

İÇERİK 4 şİİRDE İŞ NEdİR? Şiirde iş öncelikle şeylerin bildik düzenin ve el-altında, göz-önündeki hallerine karşı yürütülen bir mukavemettir.

8 ŞİİRSELLİĞİN REDDİ Şiir’de iş bugüne kadar şiir tarihimiz içinde kendisini “unutuşun” tarafında göstermiştir. Oysa ondan ayrı olduğunu bilebiliyoruz, ama o bize hep unutuşa gelerek gelmiştir.

9 ŞİİRDEKİ NEGATİF İŞ: OLUMSUZLAMA Hayatta kalmak için kendisine seçtiği “kabuk” ile devam ettiği sürece, silinir, unutulur ya da hiç fark edilmez. Şiir’deki “negatif/menfi iş” şiir denen şeyin, Uzviyete (Varlık’a, Olmak’a, Bilmek’e, Bulmak’a) bağlandığı yerdeki tekniktir.

10 YÜZYIL-SONU TÜRK ŞAİRİ 90 sonrasını tekrar konuşmamız gerekiyor. Özellikle “80 sonrası” denen klişeden arınarak ve mümkün olduğu kadar da ayırarak. 1980 sonrasında olan ve olacak olan herşeyi bu terim ifade etmeye başladı bile.

2004- 2019 sonbarbar.com | Tasarım Serkan Işın | e-posta serkan.isin@gmail.com Ücretsiz bir yayındır. İstenildiği şekilde düzenlenip, yeniden üretilebilir.

WWW.SONBARBAR.COM 2


Zinhar SayÄą 1 / 2004 / Kapak

3


ŞİİRDE İŞ NEDİR?

göz kırpma ile kesintiye uğruyormuş gibi görünen “konumlanışı” ilk elde, çevremizdeki gündeliğin akışının, bize Dünya’yı unutturması ile şair için tasa’nın tasarı’ya ve tasarım’a dönüşmesinin yolunu açar. Heiddeger’e göre “iş bir gönderme bütünlüğü taşır ki, gereç ile onun içersinde karşılaşılır.” Şiirde iş öncelikle şeylerin bildik düzenin

Metin ilk olarak matbu halde Monokl #1’de yayınlanmış, daha sonra Serkan Işın’ın Tüğün (2009) kitabına da alınmıştır.

ve el-altında, göz-önündeki hallerine karşı yürütülen bir mukavemettir. Fakat el-altında ve el-önünde bulunan şeylerin “gerece/değişim değerine” tahvil edilmişlikleri için gösterdikleri tarafları ile dünyanın/çevrenin diğer şeyleri ile yapacakları sıkı bağları mevcuttur. Bu “önkabuller” ve “ön-koşullar” şairin “tasa”sının başlangıç ritimlerini oluştururlar, öyle ki bu tasa daha sonra “tasarı”ya dönüşecek ve şeyler arasındaki göndermeler ağının sonsuz araştırması “ilgisizlik”e evrilecektir. Öyleyse

Şiirde İş, kelimeler, cümleler, harfler, biçimler,

“aramam, bulurum” diyen Picasso örneğinde

yapılar, sıfatlar, gramer öğeleri, yazı, söz, leke,

olduğu

anlam, sıfat, yüklem vb ile önce bir değerler

göze-çarpan oluncaya kadar. Göze-çarpan

cümlesi halinde görünen “Dünya”yı eksiltili

ilk bağların parçalanmasından sonra “tasa”

bir yapı olarak kabul etmek, daha sonra o

kendisini orada-olamayan’a çevirmek için tasar

cümle içinde görünür kılınan dünya’nın

şeklini alır (bu bağ tarafından istenir, orada

eksikliğini her im/işaret/öğe yoluyla açığa

gizil/potansiyel olarak mevcuttur), ne şimdiki

çıkarmak, her bir işareti kendi kümesi içinde

zaman ne de gelecek, ne de geçmiş için değil,

“ayrıcaları”, “çoğunlukla”ları vb. başka bir küme

“geniş zaman” kipinin kullanım alanı olarak.

ile bağlantılandırarak dizgesel, somut ve göz-

O halde mukavemet burada başlar; şimdide

önünde olanın unutturduğu hali ile bir (ya da

görünen, görünmekte olan, bilinmekte olduğu

daha çok) düğüm noktası oluşturmaktır.

şey olarak değil, şiirde bilinmesi kendisi

gibi

orada

“hazır-olarak

duran”

tarafından arzulanan ve şair tarafından sezilen Her şiir, önce bize görünür olan, el-altında

“oldukçaları” ve “çoğunlukla”ları ile tasarı’nın

olan, bildiğimiz ya da bildiğimiz sandığımız

biçimlenmesine katılır. Burada “ışıldayan”

bir “şey” hakkında yürüttüğümüz bir tasa ile

ilk göze çarpan’ın gölgesinde kalmış ve

başlar. Bu tasanın şiirin ilk dizesinde yer alması

“belirtme”yi sağlayan “im”dir. Bu “im” tasarının

gerekmediği gibi, bu tasa şiirin sonunda da

ilk anahtarı olacaktır. Bu eşdeğerlik kavramının

devam etmek üzere, kullandığımız her işarette

ilk sorgulanması olacaktır. Öyle ya, bir şey

kılık değiştirerek ve gerisinde izler/bağlar

kendisine denk olabilir mi sorusu şiirdeki

bırakarak şiirden çıkar. Şiirin içindeki “iş”

işin düşünsel plandaki en zorlu sorusudur. Bu

şairin yapma olarak dönüştürdüğü bu tasanın

şey ister üretilmiş olsun (yani bir meta olsun)

bitmek tükenmek bilmeyen enerjisidir.

isterse kendi başına Doğa’da yer kaplasın soru can alıcılığını burada kazanır. Herhangi

“İş”

şiirde

kendisini,

tasanın

şeylere

bir şeyin diğer bir şeye dönüştürülebilmesi

bakışında yakaladığı derin bir ilgisizlik ile

“im”lerin

göstermeye başlar. Dünya’nın ve şeylerin

Böylece Dünya üzerindeki her şeyin bir im’e

bilindik görüntüsü ve bu görüntülerin sadece

bağlanmışlığı ve im’lerin o şeylerden çok sonra

4

uzayına

atılan

ilk

adımdır.

Sağda: Zinhar Sayı 5 / 2005 / Kış


5


6


“Hiç bir meta, kendisi ile eşdeğerlik ilişkisi içine giremeyeceği ve böylece kendi maddi biçimini kendi değerinin ifadesi haline getiremeyeceği için, her metaın eşdeğer olarak başka bir meta seçmesi, ve onun kullanım-değerini, yani maddi biçimini, kendi değerbiçimi olarak kabul etmesi gerekir. ” (Karl Marx, Kapital, Cilt I)

ortaya çıkması fark edilir. Şair için tasa, şiire doğru bakmanın en doğal ve sahici yoludur ve mutlak olarak yok edilemez, sadece “tasarım” aracılığıyla kısa bir süre kayıt altında tutulabilir. Şiirde iş: işa → işar → işaret Şiirde iş “im”lerin (Heiddeger’in ayırdığı

olsun ciddiye alıncaya kadar da rahatsız etmelidir bizi. Teknik sözcüğü

anlamları ile hem bir belirtme aracı hem de

Yunanca’dan gelmedir. Tekhne’ye ait olanı dile getirir. İçerdiği anlam

bir hizmet aracı olarak) “mecaz”lar yoluyla

bakımından bu sözcükte iki şeye dikkat etmeliyiz. Bidefa tekhne yalnızca

değiştirilmesi ve bu değişimin “söz” ya da “yazı”

zanaatsal edim ile becerinin adı değil, aynı zamanda yüksek sanat ile

gibi mecralardan çok önce dönüştürülebilirlik alanında

başlaması

ile

oluşur.

O

güzel sanatların da adıdır. Tekhne, varlığa getirme’ye aittir, poiesis’e aittir

şeye

ve şairane birşeydir.”2)

yüklenebilecek bir “mübadele” değerine karşı. Yani bu “değerlendirme” sürecinden çok önce.

Öyleyse şuradan başlanabilir, bilgisayar, cep telefonu, i-pod, dvd, fotoselli

Öyleyse denebilir ki şiir, kendisi bir değerler ve

torna tezgahı ya da televizyon gibi araç-gereçlerin hepsi, tekniğin “şimdi

bağlantılar kümesinin toplamı haline gelmiş

ve buradaki” görünüşlerinden, kabuklarından başka şeyler değildirler.

bir im olan dil’den çok önce “iş” yoluyla bir

Onlar, bir amacın aracı olarak varlığa getirilmişlerdir ve bunda gizli/

tasarıya doğru giden tek yapıdır. Öyleyse o “dil”e

gizemli hiç bir taraf yoktur, bir şekilde bilginin gövdeleşmiş halleridirler.

ilgisizdir. Dil’de görünen haliyle şiir, başka bir göndermeler kümesi içine yerleştirilmiş ve o

İlginçtir, Heidegger “şairane” kelimesini kullanır, şiirsel değil. Ve varlığa

değerler kümesi tarafından manipüle edilmiş

getirmenin (hakikat ile direk ilişkisi olan teknik ile birlikte) biçim ile olan

bir tekniktir.

ilişkisi de hep göz önündedir. Günümüz fetiş kelimelerinden biri olarak “iletişim” ve “enformasyon” içinde barındırdıkları “biçim/form” ekleri ile

ŞİİR VE TEKNİK

dille bağlantılı bütün bu varlığa getirme sürecinin “şairene” kısmını da ilgilendirmektedir, biz ne kadar reddetmeye çalışsak da.

“Demek ki teknik, yalnızca bir araç değil. Teknik bir açığa çıkartma biçimidir. Bu noktaya

Kelimenin ingilizce kökeni [inform] kısaca “haberdar etmek”ken gelirken,

dikkat ettiğimizde, tekniğin özüne ilişkin

Latince kökeni “bir şekle sokmak, biçimlendirmek” olarak belirlenmiş.

bambaşka bir alan serilir önümüze. Bu, açığa Üstte: Hertz Sayı 4

Modern teknoloji içinde yer aldığı haliyle “bilgi” Hakikat’in -her zaman

çıkarmanın, kısaca hakikatın alanıdır.

manipüle edilme hakkı saklı olmak üzere- biçimlendirilmiş bir “resmi”

/ 2010 / Kapak Solda: Hertz 4’ten

Bu gösteri alanı bize yabancıdır. Öyle de

Sayfalar

olmalı; olabildiğince olmalı, ta ki sonunda

olarak dile gelir. Heidegger’e göre esas olarak “informa-tion” açığa çıkarma ile ilgilidir. Ve açığa çıkarma işi “poiesis”e aittir. Yani yapmaya. Aynı şekilde “iş” (kelimenin kökeni ış’tır), işa, işar ve işaret ve şiir

“teknik” adının basitçe ne anlattığını bir kez

kelimeleri arasındaki bağ gösterilebilir.

7


Görsel Şiir

ŞİİRsellİğİn reddİ Peki yapmak nedir? Yapmak, üretmekle birlikte, açığa çıkarmak için bir aralık, bir yol açmakla da ilgilidir (şiir, bu bağlamda bir çeşit rotasyondur). Bugün şiir ve biçim konusunda yapılan tartışmalarda, teknolojinin en görünen hali üzerinden bir değerlendirme yapılır ki bu da şiirin içindeki “iş” (work) ile hiç çakışmayan bir notasyon (gösterim) sorunudur. Şiirin içinde bir “iş” vardır ve bu iş, hep tersten şiire yedirilmiştir. O biçimi belirleyen içerik ya da içeriği belirleyen biçim olarak formüle edilmiş olsa da, bunların hangisinin önce geldiği konusunda hiç birimizin kesin bir şey söylemesi mümkün değildir. Öyleyse “Varlığın Unutulması” olarak izah edilen sürecin, bu unutulma ile birlikte kendisine bulduğu yordam olarak parça parça açığa çıkarma, şiirin birincil işlevini belirler, bu şiirin uzviyetidir. Şiirin içindeki “iş” gerçekten yapılan, bir şekilde negatif olarak şiirin yapısına sokulan Varlık parçasıdır. Bu Varlık parçasının, bizimle kurduğu estetik/bilişsel iletişimin yine parça bütün ilişkisi düşünüldüğünde -ki biçim biçem gibi bunlar da var olmayan ayrımlardır- nasıl bir “şekilde” zuhur edeceği sorunu, şiirin bugünün dünyasındaki en büyük sorunu olmaktadır. Şiir kelime kökeni olarak Arapça “şir” kelimesinden gelir ve Arapça’da “Şir” kelimesi -fiil olarak Şara, “bilmek”, “anlamak”, “algılamak” olarak çevrilir. Bu bağlamda aslında tüm “bilgi/enformasyon” şiirdir. Şair, diğerlerinin bilmediği görmediği bir bilgiyi görür, anlar ve bunu anlatır, açığa çıkartır. “Fikr” kelimesi Arapça’da aklı (ratio) değil, gönlü, ruhu ilgilendiren bir anlama sahiptir. “Akl” ise, kendini arzularının ve ihtiraslarının manevralarından korunmak demektir. Bu bağlamda, “şiir” kelimesinin kökünde “bilme”, bu işin öznesi bağlamındaki “şair”de ise bildiklerini bildirme görevi vardır. O halde bilgi nedir? Şairin bildiği nedir ve bu bilgiyi, bilmeyenlere aktarırken nasıl bir yol izleyecektir? Üstte: Barış Çetinkol / 2005 /

Heidegger’in tekniğe ilişkin tespitlerine göz atarsak, şiir’in içindeki “iş”in orada her zaman “hazırhalde” bulunan kategorisini işgal ettiğini görebiliriz. (Bestand, standing-reserve). Bugüne kadar o “biçim” “içerik” kelimelerinin arkasına gizlendi, kendisini “ses”le ifade etmeye çalıştı, fakat yine “unutuldu”. O halde “şiir” unutulan Varlık’ın kendini açığa biçimi olarak şimdi ve burada “iş”in doğru okunmasını istemektedir. Çünkü o “çağırılmak” tadır. Şiir, iş biçiminde kendini belli etmek istemektedir. Çünkü çağrı buyurgandır. Şiir’de iş bugüne kadar şiir tarihimiz içinde kendisini “unutuşun” tarafında göstermiştir. Oysa ondan ayrı olduğunu bilebiliyoruz, ama o bize hep unutuşa gelerek gelmiştir. Fakat artık unutuşun kimsenin olmadığını biliyoruz, çağcıl teknik bize hatırlamamızı kolaylaştıracak araçları hazır olarak sunmaktadır. Şiir olarak açığa çıkan her parça metin, dile gelmemiş bir hakikatin alanında kendisine biçim arayan bir Varlık parçasıdır -kendisi nesnesizliğe ait olarak kalırken, “iş” kelimesinin “şiir” içinde unutulan ve gizlenen anlamları ile “unutuşun” tarafında biçime sokulmuş halini bize getirir. Bu anlamda yapmak, Şiir’in içindeki negatif iş’i bizim dilimizde ifade etmek demektir.

8

isimsiz


Altta: Hertz Sayı 2 / 2009 / Kapak (detay)

ŞİİRDEKİ NEGATİF İŞ: OLUMSUZLAMA Şiir’in içindeki iş nasıl bir iştir. Biliyoruz ki “iş” şiirin içinde ters olarak konumlanmıştır, kendisi yerine yanılsaması biçimsel/tipografik olarak orada durmaktadır. Ve bugüne kadar da tersten okunmayı beklemekteydi. Neden bu tür bir tersten okumayı gerçekleştirebildik? Açık ki şiirdeki iş, bugüne kadar “iş” kelimesinin anlamlarının hep tersi olarak çalıştı, kullanıldı. O, şiirde, “Bir sonuç elde etmemek, herhangi bir şey ortaya koymamak için güç harcamayarak yapılmayan etkinlik, çalışmamaydı” ya da “Bir değer yaratmayan emek”ti ya da “Birinden istenmeyen hizmet veya birine verilemeyen görev”di ya da “Kamu yararına yapılmayan işler”di ya da “Ticari anlaşma, alışveriş değildi” vs. Şiirdeki “iş”, olumsuzlama gücünü, muhalefeti, katılmamayı ve anomik kalmayı garantileyen bir sihir gibi duruyor. O hem biçimde hem de içerikte “kullanımı olmayan olumsuzlama”nın imi olarak orada durmaktaydı. O bugüne kadar

hep iştir). Bu ters dönmüş ve fırlatılmak için

modern kent dokusuna getirdiği “itirazın”

geriye doğru çekilmiş “iş” deyim yerinde ise,

atılgan atıllığı ile çalışmıştı da denilebilir.

bir anda algılanır, çözümlenir, birleştirir ve

“İş” şiirin yarısında duran şey olarak şiirden

bize nüfuz eder. Gerisi şiir tarafından halledilir.

ilk fırlatılan kısımdır. Roketlerdeki büyük

İlk anda bağlanan bu organizma, kendine açtığı

yakıt depoları gibi o da hemen tüketilmek

kanal olarak dili kullanır. Şiirdeki iş, parfüm

için depolanır. Şiirdeki İş doğası gereği,

gibidir ya da köpük gibi. Şiirlerin çok uzun

çalıştırılamayan, bu anlamda “üretim/tüketim”

süre bellekten silinmediği ya da unutulmadığı

ilişkileri zincirine ya da toplumsal hayatın

ya da uzun zaman sonra anlaşıldığı yolunda

karmaşık yapısına sokulamayan taraflarımıza

şeyler duymuşuzdur; “iş” bir virüs gibi bünyeye

(duyularımız, anlak, ruh, tin, iç, sapkınlık,

yayılır. Dilimizi, burada ve şimdi, taşıyıcı

fantezi, erdem, ahlak, bellek vs) yöneltilmiş

olarak kullanır, kendi kod sistemini nesnelere

olarak durur. Denebilir ki, şiirin işinin gücü,

taktığımız adlarla, nesnesi olmayan gramer

bizi çarpan etkisi (hesaplanmış bir etki olarak)

öğelerinin kendisi gibi tuhaf kurulumlarından

“çalıştırılamayan” taraflarımızla ilgilidir. O

alır ve “olumsuzlama”nın gücü ile kendisini bir

bizim buradalığımızı bilmemizle bile çatışacak

şiirden başka bir şiire taşır. Yani o şiire içkindir,

derecede güçlü olduğuna göre yaptığı her ne

fakat şaire içkin değildir. Belki de şiirin bir tür

ise, bu şiirin “dil” kısmında gömülü olarak

olarak devam etmesini sağlayan kalıtsal bilginin

durmaktadır (form/biçim/biçem bu anlamda

taşındığı “yapı” olarak orada durmaktadır.

9

Hayatta kalmak için kendisine seçtiği “kabuk” ile devam ettiği sürece, silinir, unutulur ya da hiç fark edilmez. Şiir’deki “negatif/menfi iş” şiir denen şeyin, Uzviyete (Varlık’a, Olmak’a, Bilmek’e,

Bulmak’a)

bağlandığı

yerdeki

tekniktir. Öyleyse bu tekniğin tek tek biçimle ya da biçemle bir ilişkisi yoktur, çünkü onlardan önce gelir, çünkü onlardan çok önce unutulur. O zaman o her zaman unutulan’a aittir. O her zaman “olumsuzlama” gücü verendir, dil dahil her şeyin ötesinde Şiir’in yapısına katılan en kuvvetli öğe olarak.


21. YÜZYIL ŞİİR LANETİ 1. biçimin keşfedilmesi 2. “yeni” olarak tanınmaktan kaçış 3. süper-bireysellik 4. dadacı bilinç ve biçim 5. kök-sap dergiler, yayınlar ve yayın anlayışları 6. internet cemaatleri 7. ready-made üretme merakı 8. şiirin şiirselliğinden tiksinme 9. önce yapıt, sonra anlam 10. anlam arayışının çözülüşü 11. göstergeyle iddialaşma 12. yeniden-üretme, parodi ve nostalji 13. şiirin levazımına mukavemet 14. hiyareşi dışı şiir tarihi 15. yatay organizasyonlar 16. sınırları belirsiz melez türler

Solda: Zinhar.com “Görsel İşler Serisi” / 2006 / Serkan Işın

YÜZYIL-SONU TÜRK ŞAİRİ

Yüzyıl-sonu Türk şairini bir kenara ayırmalıyız.

Bu durumun nedenleri çeşitli olabilir, örneğin

Geçen yüzyılın -yani 20. yüzyıl- terimlerine

yaşadığımız toplum, siyasetinden, futboluna

ve söz dizimine o kadar batmış durumdayız

kadar geçen yüzyılın ve ondan önceki

ki, onun geçip gittiğini fark bile edemiyoruz.

yüzyılların halledemediği sorunlarının diline

Daha 92 yıl daha içinde bulunacağımız bu yeni

o kadar düşkündür ki, bundan etkilenmemek

yüzyılı, ister kabul edelim, ister etmeyelim,

mümkün değildir. İkinci bir sebep de, dilimizin,

bir öncekiden ayıran tonlarca farklı yönelim

ne yazık ki, yeni durumları, eski durumların

varken, bir şekilde o ayrımı henüz yapamadık.

dili ile anlamaya ve anlatmaya çalışması. Diyebiliriz ki, şiir dahil dilimiz hiç bir şekilde

1990 sonrasında şiirimizde birşeyler olduğu

sözlüğü geliştirmiyor, ikame ediyor, anlamını

açık. Bu tam da 1990’lardan birkaç yıl ötede

geliştirmiyor, bir tek kelimeye çok daha fazla

olmuş değil. Ağır ağır, çok derinlerden bir

anlam ekliyor.

çıkış, bir farklılaşma başladı. Bunun “garip” olduğu açıktı, ama “Garip” ile özetlenebilecek

Örneğin tüm 20. yüzyıl sanatına rağmen,

birşey değildi. Biz, bu gelişmelere henüz isim

“biçimcilik”

verebilmiş değiliz. Ama yinelemek gerekiyor,

biz. Nedir “Biçimcilik?” diye sorduğumuzda,

biz 20. yüzyılın geçip gittiğini henüz idrak

bunun az önce yukarıda anlattığım gibi

edebilmiş, yazılarımıza, eleştirilerimize filan

kavramların yanyana sığıştırılmasından ve

katabilmiş değiliz.

düşünsel tembellikten başka birşey olmadığını

10

diye

birşeyden

bahsediyoruz


görüyoruz.

Edebiyatçımızın

bahsettiği

“Biçimcilik”, geçen yüzyılın kavramı olarak,

Aşağıda: Zinhar 5 / 2005 / Detay

gerçekten şimdinin “hiper-biçim ve içeriği”ni karşılayabilir mi? Kavramlar, kelimeler bu kadar

çeşitlenebilirken,

karşımızda

şiir

için “Söz” diye bir halt çıkartıyorlar. Neden yapıyorlar bunu? Bu “söz” içinde “logos” geçen şey ile aynı ise, Nike logosundan daha fazla tanınan sözler var mıdır hayatımızda? 20. yüzyılda sanatçının kazandığı “kod-simge üretme” özgürlüğüne ne oldu? Birbirinden bağımsız bir sürü kavram çifti, malzeme ve içerik mevcutta ışırken, hala Söz ve Lirik gibi kavram çiftleri ile debelenmenin ne anlamı var? 19. yüzyıldan 21. yüzyıla yatay geçiş gibi bir şanssızlığımız oluyor, bu açık değil mi? 90 Sonrası 90 sonrasını tekrar konuşmamız gerekiyor. Özellikle “80 sonrası” denen klişeden arınarak ve mümkün olduğu kadar da ayırarak. 1980 sonrasında olan ve olacak olan herşeyi bu terim ifade etmeye başladı bile. Edip Cansever’ane bir kaçış, Cemal Süreya’ya kökten bir bağlanış, Uyar’a tuhaf bir tapış derken, biz bu şairlerin hayatlarının, şiirden ne anladıklarının farkında olamıyoruz. Yani onlarla aramızda mesafe koyamıyoruz.

Onları

“lirizm”in

çeperleri

içinden görmeye çalışıyoruz ve bunun şiirinde uygulayanlar da hiç az değil. O zaman, 1980’lerin 1990’lara doğru evirdiği şeylere pek de yüz vermeyen, başka şeyler arayan ve bu başka şeyleri, sınıflandırmayı, adlandırmayı, hayatının

ve

şiirinin

biricik

dinamosu

yapanmaya çalışanları gözetmeliyiz. 1990’larda şu anda yürürlükte olduğumuz, tartıştığımız

durumlarda yakalanırlar. Verdikleri fotoğraf,

birçok şeyi keşfetmeye başladık. Ve bunun

tuhaftır ama manzara da, ara-durumlardan,

üzerine gitmemiz gerekiyor.

kararsız-fazlardan ibarettir. Örneğin bunlar “uzlaştırmayı” düşünmez. Ara-katmanlar ve

Nesnevi’den sonra şiirim

kategoriler daha sonra gelir, oluşur.

Kendi adıma söylemem gerekirse, ben 80’lerden

Örneğin görsel şiir ile ilgili tüm tartışmaların

olarak ortaya çıkmasıdır. Açık açık belirtelim,

90’lara şiir gelirken, 2000’lerde keskin bir dönüş

yavaş yavaş, bazı açılımlar getirdiğini, az

Ece Ayhan’ın kendisini yırttığı sivillikten biz,

yaşayanlardanım. Bu dönüşümü yaşarken,

önce bahsettiğim “biçimsellik” denen şeyin,

nasibimizi aldık. Artık küçük bir klik içinde,

kullandığım teorik temel ve araç gereç daha

yavaş yavaş daha fazla açığa çıktığını görmek,

bürokrasi ve kırtasiye kavgası olarak şiir yok.

önce Türk şiirinde pek kullanılmış şeyler

aradan geçen 4 yıl içinde insanları, şiirsel

O darlığı aştık. Artık ödüllerin hiç bir anlamı

değil. Bunu, sırf kendim için yapmış değilim.

bildiğimiz kalıpların dışında, kitap üretmeye,

yok. Parti programı ile ilgimiz kalmadı. Kendi

O keskin dönüşün, elbette bir sürü problemi

kavram üretmeye ve bu kavramlarla, çeşitli

dergimizi kendimiz basıyor, kendimiz dağıtıyor

olacaktır, ama öncüler bunun içindir. Kendimi

ara-fazlarda, dolaşmaya, iş üretmeye çalıştığını

ve kendimiz batırıyoruz. Ve battıktan sonra

bir öncü olarak gördüğümden değil, başka türlü

görmek, sevindiricidir. 90 sonrasının en

da bize hesap soranlara, istediğimiz gibi cevap

ifade etmenin zorluğundan bu sıkıntısından

heyecan veren tarafı da, “deney”in, aslında

veriyoruz. Orada da durmuyor, başka dergiler

öyle yazdım. Öncüler, genel olarak kaçar-göçer

şairin devlet eliyle şiir yazmadığının kanıtı

çıkartıyoruz.

11


KIŞ

2019

SAYI

08

#GÖRSELŞİİR

WWW.SONBARBAR.COM

ZİNHAR TÜRKİYE’DE

GÖRSEL 12

ŞİİR


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.