Metropol Konya Dergisi Sayı 55

Page 61

anlamamız imkansızdı. Savaş şu anda belki durdu ama son 7 yıl yakın bir süre devam etti. Açlık, yoksulluk, çocuğunu, eşini, yakınını kaybedenler… Hepsi dünyadan bihaberler. Canlarının derdine düşmüşler. Ne oluyor, ne bitiyor belli değil. Biz de dedik ki; mazlum nerede varsa biz oradayız. 2000 yıllık teamülü olan bir devletiz, milletiz. Mazlum neredeyse biz oradayız düşüncesi ve ilkesiyle kampanyalar yaptık. Suriye başta olmak üzere zulüm altındaki insanlara yardım elimizi uzatmaya çalıştık. Siz yardımları da kendiniz götürüp teslim ediyorsunuz. Bu riski nasıl göze alıyorsunuz? Şubat Ayı’nda Suriye’ye bir yardım kampanyası yaptık. Fırat Kalkanı operasyonu devam ediyordu. O zamanlar olaylar biraz daha sıcaktı. Ramazan Ayı içerisinde yine Ramazan paketi, erzak yardımı kampanyası düzenledik. Onları gidip bire bir teslim ettik. Yardımları AFAD kanalıyla da gönderebilirdik ama kendimiz götürmek, sıcak temas kurmak, o insanlarla birebir görüşmek istedik. Ama gerek AFAD’ın gerekse Valiliğin önemli desteklerini gördük. Sonuçta Allah bize bir hayat bahşetmiş. Bir yerde de son bulacak. Ha orada, ha burada ya da bir trafik kazasında.Sonuçta bunun önüne geçemezsiniz, ne yazıldıysa odur. O anlayışla gittik. Erzak paketlerini, çocuklara uygun oyuncak, kıyafet gibi malzemeleri topladık, teslim ettik. Bizim için de iyi bir tecrübe oldu. Kendimize sırf Suriye’yi de endekslemedik. Aynı çalışmaları mazlumun olduğu pek çok yerde gerçekleştirdik.

olduk. Bizim nasıl rahat ve huzurlu bir yaşam sürdüğümüzü, yoksunluğun ne demek olduğunu bir kez daha anladık. En önemlisi de acı çeken insanların yüzüne hapsolan, bakışına işleyen o simayı gördük. Bu gördüklerimiz önemli bir tecrübeydi. Bu çalışmaları, organizasyonları kendi arkadaş çevrenizle ve kendi imkanlarınızla yapıyorsunuz. İlk başlangıç noktanız ne oldu? Böyle organizasyonlara aslında lise yıllarında başlamıştım. Konya Gazi Lisesi’ne devam ediyordum. Yıl 1992. Lise 2. Sınıftaydım. Ramazan Ayı’ydı. Kış aylarının sonu, baharın ilk günleri. Erzincan’da çığ felaketi olmuştu. Erzurum depremi, grizu patlaması, Azerbaycan’ın DağlıkKarabağ Bölgesinde yaşananlar

gibi peşpeşe felaketler yaşanıyordu.Sınıfta oturuyorduk.Ramazan Timurlen diye bir edebiyat hocamız vardı. Kendisi şu an İzmir’de.Ona dedim ki; “Hocam boş boş oturuyoruz. Birşeyler yapmamız lazım.” Önerin ne dedi.“Çıkalım, en azından bir yardım kampanyası düzenleyelim” dedim.Tamam dedi.O zamanlar bu işin usulünü bilmiyorduk. Üç arkadaş rastgele çıktık.Altımızda hocanın arabası. Benzinini doldurduk. Ramazan boyunca 15 gün iftar saatlerine kadar koşturduk. Nakit, ayni, eşya, aklınıza ne gelirse. Battaniye,çarşaf, yastık, tıbbi malzeme derken her türlü yardımı aldık. Bu sürede okula hiç uğramadık. Sabah çıkıp akşam ezanı okunana kadar dolaştık.Bir tıra yakın eşya topladık. Bunun içinde undan çocuk bezine varana kadar aklınıza gelebilecek her şey vardı. Ne

Bu çalışmalarınız nasıl bir tecrübe kazandırdı? Gittiğimiz bölgelerdeki insanlar Türkleri öyle benimsemişler ki; oraya yardım için Türk’ten başka birinin gelmeyeceğini biliyorlar. Görür görmez size sevgi gösterisinde bulunuyorlar. Bir kalem, küçük bir oyuncak, ya da çikolata verdiğiniz bir çocuk; size ailenizin, çocuğunuzun göstermediği duygusallığı gösteriyor. Onu yaşamak çok farklı bir duyguydu. Orada şükürsüzlüğümüzün, memnuniyetsizliğimizin had safhada olduğunu gördük. Küçük şeylerle nasıl mutluluk çığlıkları atılabildiğine tanık www.metropoldergileri.com

61


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.