Metropol Konya Dergisi Sayı 55

Page 1

www.metropoldergileri.com

1


RÖPORTAJ

2


www.metropoldergileri.com

3


RÖPORTAJ

4


www.metropoldergileri.com

5


RÖPORTAJ

6


www.metropoldergileri.com

7


YAYIN KURULU BAŞKANI

8

Ömer Faruk MEYDAN Sanayici / Yazar

o.farukmeydan@metropolkonya.com

Sanayici hep özverili Türkiye üst üste yaşadığı olumsuzluklara rağmen dimdik ayakta. Vatansever insanımız tüm güçlüklerin üstesinden gelmek adına kenetlenmeyi, birlik olmayı adeta dosta düşmana gösteriyor. Finansal anlamda yaşadığımız zorluklara ve küresel ticaretteki sıkıntılara rağmen ülkemiz özel sektörün özverili çalışmalarıyla büyümeye devam ediyor. “Daha çok üretelim, daha çok istihdam sağlayalım, ihracatımızı artıralım, yeni yatırımlar yapalım” söylemleri, en küçük atölyeden en büyük fabrikanın duvarlarına kadar her yerde yankılanıyor. Geçtiğimiz aylarda açıklanan TÜİK rakamlarına göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 9.6 seviyesinde gerçekleşmiş. 2017’de yüzde 7,4 büyüyen Türkiye ekonomisinin daha fazla istihdam üretmeye başladığı dikkat çekiyor.Konya’da bu rakamlar daha da yüz güldürücü. Türkiye’de işsizliğin düşmesine paralel olarak Konya’da bir önceki yıl yüzde 6 civarında olan işsizliğin yılsonunda yüzde 5 civarına ineceği öngörülüyor. Bu da bizi umutlandırıyor. Verilen mücadele karşılıksız kalmıyor. Özveri boşa gitmiyor. Biz yine diyoruz; daha çok üretim, daha çok ihracat, daha çok istihdam. Varlığımızı tüm dünyaya ancak böyle gösterebiliriz. Biz güçlü olacağız ki; gücümüzden güç alanlar olacak. Biz dik durdukça gücümüzü artırmaya devam edeceğiz…


www.metropoldergileri.com

9


RÖPORTAJ

10


www.metropoldergileri.com

11


EDİTÖRDEN

12

Seycan ÇAKIR

Editör

s.cakir@metropoldergileri.com

Her şeye rağmen BÜYÜYORUZ… Türkiye tüm bu yaşananlara, oyunlara rağmen büyüyor… Bu süreçte bizler neyi gördük? Tüm provokasyonlara, kirli emellere, ekonomik saldırılara dik durarak karşı koyan bir Türkiye gördük. Aynı zamanda ülke ekonomimizin geçmiş zamanlarda ki gibi en ufak esintide savrulmayacak kadar güçlü olduğunu gördük. Türkiye yatırımlarla, üretimle, ihracatlarla büyüyor. Ufku geniş sanayicisi, sanayisi ile büyüyor. Eğitimle, özveri ile çalışmakla büyüyor. Yetişen yeni nesil ve onları yetiştiren eğitimli, güçlü kadınlar ile büyüyor. Türkiye ekonomisini sağlam temellere kuruyor ve her geçen gün daha da pekiştiriyor. Büyüyen sanayisi ve ekonomisi ile bölgenin söz sahibi ülkesi ve G20 içerisinde başı çeken bir ülke. Bu gurur bizim, işçisiyle, sanayicisiyle, bürokratıyla, öğretmeniyle bu başarı hepimizin… Bu sayımızın kapak konuğu Kayhan A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Sevda Kayhan Yılmaz. Bu söyleşimizi Konya’nın önemli bir iş insanının yanı sıra, bir kadın, bir anne, bir eş ve bir kız çocuğu ile gerçekleştirmiş olduk. Ve bu röportajımız aslında Türkiye’nin dünden bugüne kısa bir özeti, değişimi, gelişimi inkar edenlere cevap gibi oldu. Keyifli okumalar diliyorum. Sevda Hanım’ın hoşuma giden bir sözü ile yazımı tamamlamak istiyorum: ‘’Bu şirket, bu vatan için, Konya için, insan için.’’ Böyle sanayiciler ve şirketler Türkiye için.. Sağlıcakla kalın


www.metropoldergileri.com

13


RÖPORTAJ

14

İÇİNDEKİLER

Kapak Konusu

28

SEVDA KAYHAN YILMAZ KAYAHAN A. Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Köşe 14 DUVAR

Yerel, Süreli • Temmuz/2018 YAYINCI / İMTİYAZ SAHİBİ

20 HABERLER

YAYIN KURULU BAŞKANI Ömer Faruk MEYDAN

76 ŞEHİRDE YAŞAM

HUKUK DANIŞMANI Av. Seda KARA

BASKI

PROJE KOORDİNATÖRÜ Beyzat AKSOY

KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Kayhan ÖZTÜRK, Dr. Serdar AYDEMİR, Prof. Dr. Hüseyin ELMAS, Mustafa TATLISU, Ceyhun KÜÇÜKÖZMEN, Şakir TÜRKAN, Elif AYDEMİR, Şeref DEVECİOĞLU

Fevzi Çakmak Mh. Aslım Cd. Kobisan San. Sit. No: 67 Karatay/KONYA E-mail: bilgi@ayrintiofset.com Tel : 0332 342 65 80 Faks: 0332 342 65 81

KURUMSAL İLETİŞİM ASİSTANI Canan ŞAYİR

YÖNETİM YERİ

DAĞITIM

GRAFİK TASARIM

Akabe Mh. Şehit Furkan Doğan Cd. Bey Plaza A Blok 5/503 Karatay/ KONYA Tel: 0332 323 10 18 Faks: 0332 323 10 19 www.metropoldergileri.com info@metropoldergileri.com

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Ahmet ÇAKIR YAYIN KOORDİNATÖRÜ Çiğdem KURUT

74 SAĞLIK

GÖRSEL YÖNETMEN Ahmet TOK

REKLAM KOORDİNATÖRÜ Demet GÜRBÜZ Adına Seycan ÇAKIR

6 Ömer Faruk MEYDAN 26 Mustafa TATLISU 70 Rasim MÖVSÜMOV

KAPAK FOTOĞRAFI Beyzat AKSOY

Dergide yayınlanan yazı, fotograf, illustrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz ya da kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz, alıntı yapılamaz.

Temmuz 2018


Temmuz 2018 62

50 40

22

Röportaj

36

KEMAL DIĞRAK

42

PROF. DR. YAKUP KARA

46

TUYA MODA FİRMA SAHİBİ

KONYA TEKNİK ÜN. ÖĞRETİM ÜYESİ

GÜLKIZ TULAY SATRANÇ FEDERASYONU BAŞKANI

52

DR. FATİH ÖZDEMİR

58

ÖZKAN ÖZKAYMAK

64

MUHARREM KARABACAK

BAHRİ DAĞDAŞ ULUSLARARASI TARIMSAL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ

ÖZKAYMAK TURİZM YÖN. KRL. ÜYESİ

KONESOB BAŞKANI

SAYI

55 www.metropoldergileri.com

15


DUVAR

16

Diyanet İşleri’nden Başkan Altay’a Ziyaret

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ramazan Muslu Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ı ziyaret etti. Muslu, Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen Güle Oynaya Camiye Gel projesinin çocukların camiye alıştırılması açısından önemli olduğunu da belirterek, Başkan Altay’a teşekkür etti. Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbra-

him Altay da 15 Temmuz’un yıldönümünde düzenlenen seminerlerin önemine dikkat çekerken; Güle Oynaya Camiye Gel projesindeki işbirlikleri nedeniyle Prof. Muslu’ya teşekkür etti. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ramazan Muslu, ziyaretin sonunda Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’a Mevlid Külliyatını hediye ederken, Başkan Altay da Muslu’ya İslam Düşünce Atlası takdim etti.

İlle Subaşı Hamamı Restore Ediliyor Günümüze kadar ulaşabilmiş ve yeni nesillere en doğru şekilde aktarılması planlanan tarihi varlıkların en yoğun şekilde bulunduğu Sille’de, Subaşı Hamamı restorasyon çalışmaları hızla devam ediyor. Subaşı Hamamında başkan yardımcıları ve daire müdürleri ile birlikte incelemelerde bulunan Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı, “Sille Konya’nın ve Türkiye’nin turizm merkezinde yer almaktadır” dedi.

Bozkır’a kent müzesi

Bozkır Kaymakamı Emre Öztürk ve Bozkır Belediye Başkanı İbrahim Gün, Akseki Kaymakamı Muhammet Emin Hasır’ı makamında ziyaret etti. Ziyaretin akabinde Kaymakamlar Öztürk, Hasır ve Başkan Gün, Akseki Belediyesi yetkilileriyle birlikte Akseki müzelerini inceledi, müzeler hakkında bilgi aldı.

Selçuklu Belediyesi tarafından önemli bir tarihi eserin daha restorasyonu yapılmakta olduğunu ifade eden Selçuklu Belediye Başkanı Ahmet Pekyatırmacı,”Konya’nın hızla gelişen ve tarihin odak noktasında bulunan Sille’yi ülkemizin turizm merkezine kazandırdık. Bu kapsamda Subaşı Hamamı ile birlikte bugüne kadar 9 tescilli camiyi restorasyon sonrası ibadete açtık. Ayrıca 5000 yıldan fazla tarihi ve kültürel geçmişe sahip Sille’de Aya Elenia Müzesi restorasyonu, sokak sağlıklaştırmaları, Sil-

Akseki’nin müzecilik alanında önemli mesafeler aldığını, bölgeye örnek müzelerin burada yer aldığını belirten Bozkır Belediye Başkanı İbrahim Gün, Bozkır’a kazandıracakları kent müzesi için bu müzelerin örnek teşkil edeceğini söyledi. Bozkır’a kazandıracakları kent müzesinin, uzun zamandır düşünülen ve projelendirilen bir çalışma olduğunu söyleyen Başkan Gün, bu projenin hayata geçmesi için yoğun çaba harcadıklarını belirtti. Müzenin açılışını yılsonuna kadar yetiştirmeyi hedeflediklerini de sözlerine ekleyen Başkan Gün, konuşmalarına şu şekilde devam etti, “Tarihi Kentler Birliği üyesi olan belediyemizin, Tarihi Kentler

le Baraj Parkı, Sille içerisinde restorasyon çalışmaları, dere ıslah çalışmaları da belediyemiz tarafından Sille’de sürdürülen önemli projeler arasında yer alıyor.

Birliği ile birlikte ortaklaşa yürüttüğü bir proje olan Bozkır Kent Müzesi, Bozkır’ın tarihini, kültürünü, geleneğini ve yaşayış biçimini yansıtacak. Bu anlamda Bozkır’a kazandıracak olduğumuz müze bizleri için büyük öneme sahip. Bugün Akseki’de yer alan müzeleri inceliyoruz, bilgi alıyoruz. Bu bağlamda müzecilik alanında önemli bir yere sahip olan Akseki’nin müzeleri bu projemiz için bize örnek teşkil edecek. İnşallah yıl sonuna kadar Bozkır Kent Müzemizi faaliyete geçirmeyi hedefliyoruz. Hedeflerimize ulaştığımız zaman Bozkır’ımıza güzel bir projenin daha kazandırılmasının mutluluğunu yaşayacağız. Şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum” diye konuştu.


SÜ-TÖMER, Yabancı Öğrencilere Türk Kültürünü Tanıtıyor Yunus Emre Enstitüsü’nün dünyanın farklı ülkelerinden Türkiye’ye gelen gençlere, Türk kültürünü tanıma ve Türkçelerini geliştirme fırsatı sunduğu Türkçe Yaz Okulu programı başladı. Bu kapsamda İtalya, Litvanya, Portekiz, Makedonya, Arnavutluk, Japonya, Malezya, Kamboçya, Romanya, Kırgızistan, Somali, Tunus, İsrail, Gürcistan ve Çin gibi dünyanın farklı coğrafyaların-

dan 24 öğrenci, Selçuk Üniversitesi’ne geldi. Selçuk Üniversitesi Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (SÜ-TÖMER) ev sahipliğinde, üç hafta devam edecek olan programda, hem öğrencilerin Türkçe bilgileri geliştirilecek hem de Türkiye’nin farklı coğrafyaları gezdirilerek Türk kültürü yakından tanıtılmaya çalışılacak.

Başkan Toru, cami inşaatını inceledi

Meram Belediyesi tarafından Dede Korkut Mahallesi’ndeki Şehit Erol Olçok Parkı içerisinde, vatandaşların talebi üzerine inşa edilen cami inşaatında çalışmalar devam ediyor. Çalışmaları yerinde inceleyen Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, “Kasım ayı itibariyle camimizi vatandaşlarımızın istifadesine sunmayı planlıyoruz” dedi.

Yabancı basına Foto gerçeği anlatıldı

Meram’da yapılan yatırımlar hız kesmeden devam ediyor. Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, Dede Korkut Mahallesi Sivaslı Ali Kemal Caddesi üzerinde yapımına devam edilen cami inşaatını incelerken çalışmalar hakkında bilgi aldı. 500 KİŞİLİK KAPASİTEYE SAHİP Başkan Toru, Meram’ın her köşesinde ihtiyaca yönelik yatırımlar gerçekleştirdiklerini ifade ederken “Yaklaşık 1 buçuk yıl önce hizmete açtığımız Şehit Erol Olçok Parkı’nın içerisinde vatandaşlarımızın talebi üzerine cami inşaatına başlamıştık. Bodrum kat, zemin kat ve mahfil katıyla birlikte 500 kişilik kapasiteye sahip olan camimiz, 560 metrekarelik inşaat alanına sahip. Cami inşaatımız hızla ilerliyor ve inşallah Kasım ayı itibariyle vatandaşlarımızın istifadesine sunmayı hedefliyoruz. Meram Belediyesi olarak, spor tesisleriyle, cami alanlarıyla, sosyal tesisleriyle, kentsel dönüşümlerle, asfalt ve altyapı çalışmalarıyla her daim vatandaşımızın yanındayız. Camimiz bölgemize hayırlı olsun” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Mehmet Akarca, 15 Temmuz Anma Etkinlikleri kapsamında İstanbul’da düzenlenen programda uluslararası basına hain darbe girişimi ve FETÖ Terör Örgütü hakkında bilgi verdi. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Etiyopya, Filistin, Fransa, Gambiya, Hırvatistan, Irak, İngiltere, İran, İspanya, İsviçre, İtalya, Japonya, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Kuveyt, Lübnan, Makedonya, Malezya, Mısır, Moldova, Özbekistan, Pakistan, Rusya, Sudan, Suudi Arabistan, Tunus, Uganda, Yunanistan ve Türkiye’den 120’yi aşkın basın mensubuna hitap eden Akarca, hain darbe girişiminin üzerinden geçen iki yılda, Türk halkının FETÖ

gerçeğini tüm yönleriyle öğrendiğini, BYEGM’nin de dünyanın bu gerçekleri görmesi için büyük gayret gösterdiğini vurguladı. Akarca, hain darbe girişiminin birinci yıl dönümünde FETÖ’nün yarattığı tahribatı gözler önüne serebilmek amacıyla BYEGM’nin dünyanın dört bir yanından 340 gazeteciyi ağırladığını, basın mensuplarını, o gecenin tanıkları, şehit yakınları ve gazilerle ve darbe girişimini bizzat yaşayan Bakanlar, yöneticilerle bir araya getirerek gerçekleri ilk ağızdan anlattıklarını anımsattı. Darbecilerin hukuk önüne çıkarıldıklarını ve ilk davanın tamamlandığını belirten Akarca, yargılamaları süren teröristlerin de hak ettikleri cezaya çarptırılacaklarına inandığını ifade etti. www.metropoldergileri.com

17


DUVAR

18

İpek Yolu Şehirler Birliği Yönetim Kurulu Toplantısı Yapıldı Konya Büyükşehir Belediyesi’nin yönetiminde bulunduğu İpek Yolu Şehirleri Birliği Toplantısı, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Xi’an şehrinde gerçekleştirildi.

Büyükşehir Belediyesi Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Selim Yücel Güleç’in katıldığı toplantıda birliğin faaliyetleri değerlendirildi. Toplantıda İpek Yolu Şehirleri Birliği Yönetim Kurulu’nun gündeminin yanı sıra üyelerin tarımsal alanda işbirliği ve ortak projelerin yürütülmesi, su ve kanalizasyon işleri hususunda karşılıklı uzman değişimi ve eğitim projelerinin yürütülmesi, iş adamları toplantıları düzenlenerek kültür, sosyal ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi, ta-

rım ve tarım makinaları alanında işbirliği tesisi ile uluslararası organizasyonlarda ortak hareket edilerek birliğin etkinliğini

artıracak faaliyetler yürütülmesi konularındaki Konya Büyükşehir Belediyesi’nin tavsiyeleri de görüşüldü.

55 Havuz ve Aquapark Konyalı Çocukları Bekliyor

Karaaslan Piknik Bahçesi’ne tam not Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından “Konya’da Yüzmeyen Çocuk Kalmasın” projesi kapsamında şehir merkezindeki ve ilçelerdeki okullara kurulan 45 portatif havuz ve 10 aquaparkta on binlerce çocuk yüzme öğrenmenin keyfini yaşıyor. Çocukların en eğlenceli yaz tatillerini geçirdiği projeye internet üzerinden ücretsiz kayıt yaptırılabiliyor. 6-14 yaş arası on binlerce çocuğa yüzme öğretmek için yola çıkılan proje kapsamında il merkezinde 20 ve ilçelerde 25 okulun bahçesine 45 portatif yüzme havuzu ile 10 aquapark kuruldu. Çocukların yaş gruplarına göre düzenlenen seanslarda kızlar ve

erkekler ayrı havuzlarda yüzme eğitimi almaya başladı.

KAYITLAR İNTERNETTEN DEVAM EDİYOR Konya’da Yüzmeyen Çocuk Kalmasın projesinin kayıtları eğitim süresince devam edecek. Veliler Büyükşehir Belediyesinin resmi internet sayfası olan www.konya.bel.tr ve www.komek.org.tr adreslerinden çocuklarını ücretsiz kolayca kayıt ettirebiliyor. Kayıt esnasında Veli İzin Dilekçe Formu imzalanarak, yüzme kıyafetleri ile birlikte gidilen ilk seansta havuzdaki görevlilere teslim edilmesi gerekiyor.

Karaaslan Hobi Bahçelerinin yanı başında 97.500 m²’lik alanda hizmete açılan Karaaslan Piknik Bahçesi vatandaşlardan tam not aldı Karatay Belediyesi tarafından Konya’ya kazandırılan Karatay Karaaslan Piknik Bahçesi Konya’nın en gözde mekanları arasına girdi. Günlük yaşamın stresinden uzaklaşıp nefes almak isteyenlerin yeni adresi 100’er metrekarelik 454 adet piknik bahçesinin yer aldığı; içerisinde mangal yeri, kamelya, lavabo ve peyzaj bitkileri, ortak alanlarda ise fitness ve çocuk oyun alanı mescit gibi sosyal donatı alanlarıyla şehrin yeni cazibe merkezi olan Karaaslan Piknik Bahçesi oldu. Başkan Mehmet Hançerli, Karatay’ı modern bir geleceğe taşırken, ilçeyi ‘Yeşil’ kimliğiyle yeniden buluşturduklarını hatırlatarak, ağaçlandırma ve peyzaj çalışması da yapılan parklar içerisinde, ailelerin rahatça dolaşabileceği geniş yürüyüş yolları ve dinlenme alanlarının bulunduğunu kaydetti.


www.metropoldergileri.com

19


DUVAR

20

Karatay Belediyesi’nden Öğretmenlere Karadeniz Gezisi Akademik Kaliteyi İyileştirme Projesi (AKİP) kapsamında yıl boyunca öğrencilere gönüllü olarak destek veren öğretmenler Karatay Belediyesi tarafından Karadeniz gezisine götürüldü Karatay Belediyesi; Karatay Kaymakamlığı ve Karatay İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün işbirliği ile Ortaöğretim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin akademik başarısını arttırmak ve Karatay’da eğitim seviyesini yükseltmek amacıyla başlatılan Akademik Kaliteyi İyileştirme Projesi (AKİP) kapsamında

Askon Romanya pazarında

ASKON Konya Şubesi’nin organizasyonu ile Konya iş dünyasından temsilciler Romanya’ya gezi düzenledi. Gezide Konya ve Romanya arası yeni bir ticaret köprüsü için görüşmeler yapıldı Anadolu Aslanları İşadamları Derneği(ASKON) Konya Şubesi yönetim kurulu ve üyelerden oluşan yaklaşık 20 kişilik heyet ikili iş görüşmeleri kapsamında Romanya ziyaretini gerçekleştirerek Konya’ya döndü. Ziyarette Konya için yeni pazar arayışları ve iş görüşmeleri gerçekleştirildi. Konuyla alakalı bir açıklama yapan ASKON Konya Şubesi Dış İlişkiler Birim Başkanı ve Yönetim

yıl boyu öğrencilere destek veren öğretmenlere yönelik bir gezi düzenledi. Karatay Belediyesi tarafından düzenlenen Doğu Karadeniz Kültür Gezisi; Karatay İlçe Milli Eğitim Müdürü Ömer Büyükma-

nav, Akademik Kaliteyi İyileştirme Projesine desten veren öğretmenlerin ve yine projeye destek veren Karatay Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin katılımıyla gerçekleştirildi.

Kurulu Üyesi Ali Baranok, ASKON’un düzenlediği yurt dışı gezilerinin verimli geçtiğini dile getirdi. Baranok, “Konya Şubesi olarak üye firmalarımıza yönelik yılda en az 4 kez yurt dışı iş gezisi düzenliyoruz. Bu gezilerimiz KOSGEB destekli olup maksimum seviyede verimli geçmesi için program öncesinde birimimiz ve sekreteryamız tarafından yaklaşık 3 ay çalışma yapılmaktadır. ASKON olarak şimdi de Romanya’yı ziyaret etti. Romanya’da Ticaret Müşavirlerimiz ve orada faaliyet gösteren işadamlarından brifingler aldık. Fabrika ve Sanayi bölgesi ziyaretlerimiz oldu. Ardından Müsiad Romanya Şubesi organizasyonu ile

ticaret, sanayi odaları ve işadamları derneklerinin üyeleri ile ikili iş görüşmeleri yapıldı” dedi.

Macera Parkı Yenilenen Yüzüyle Yaz Sezonuna Hazır Avrupa’nın en büyük tropikal kelebek müzesini Konya’ya kazandıran Selçuklu Belediyesi, yaz döneminde 4 farklı aktivitenin yer aldığı Macera Kulesi ve zeplin teleferik hattı ile 12 yaş ve üzeriadrenalin tutkunlarına hizmet veriyor. Şehrin en büyük parkı özelliğiyle 385 bin m² alanda hizmet veren Kelebekler Vadisi,içerisinde heyecan tutkunları için yapılan Macera Parkı ve Zeplin Teleferik Hattı ile yenilenen yüzüyle yaz sezonunda misafirlerini ağırlıyor.

Konya’nın en büyük parkı olan Kelebekler Vadisi Parkı’na vatandaşlar yoğun ilgi gösteriyor. İçerisinde tropikal kelebek müzesi, Selçuklu Çiçek Bahçesi ve Macera Kulesi ile tam teşekküllü hizmet veren Ke-

lebekler Vadisi Parkı havaların ısınmasıyla birlikte günün ve haftanın yorgunluğunu atmak isteyen yerli ve yabancı binlerce misafirini ağırlıyor.Hafta içi ve hafta sonu piknik alanlarını ve kamelyaları dolduran vatandaşlar, yine aynı bölgede yer alan Macera Kulesi ve zeplin teleferik hattında gönüllerince eğleniyorlar. Macera Parkı Pazartesi günleri hariç diğer günler 09:00 - 18:00 saatleri arasında hizmet veriyor.


Sayacılık sertifikaları verildi

Konya Büyükşehir Belediyesi, İŞKUR İl Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Konya Ayakkabıcılar Odası İşbirliği ile düzenlenen Sayacılık Kursu’nda başarılı olan kursiyerlere sertifikaları verildi. Konya Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme Kursları (KOMEK) ile Aile Sanat ve Eğitim Merkezi (ASEM), İŞKUR İl Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Konya Ayakkabıcılar Odası İşbirliğinde düzenlenen Sayacılık Kursu’nda başarılı olan kursiyerler sertifikalarını aldı. Büyükşehir Belediyesi Ayakkabıcılar Mesleki Eğitim Merkezi’ndeki törende konuşan İŞKUR İl Müdürü Emrah Keleş, işgücü arz ve talebini eşleştirerek işgücü programları yoluyla istihdamı kolaylaştırmayı amaçladıklarını söyledi. Yaklaşık 4 ay süren Sayacılık Kursu’ndan mezun olan kursiyerler, kurs sayesinde sayacılık konusunda yeterli bilgiye sahip olduklarını söyleyerek, kursun düzenlenmesinde emeği geçen kurumlara teşekkür ettiler.

MÜSİAD’dan konferans

MÜSİAD Konya Şubesi tarafından düzenlenen konferansa Konya Vergi Dairesi Başkanı Musa Kazım Ünver, Grup Müdürleri Emrah Yalçın ve Veysel Bostan konuk oldu. Konferansta “7143 Sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılma-

Esasen rejimin şekli yok; rejimin ruhu vardır “Türk halkı istikrar, birlik beraberlik, huzur, güven ve kalkınma mesajlarını sandığa yansıttı” diyen SELSİAD Genel Başkanı Kolat, yeni rejimi değerlendirerek, “Türkiye Cumhuriyeti 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimle cumhurbaşkanlığı hükümet rejimine geçmiştir. Bu yeni hükümet sistemi farklı bir deyimle, “Rejim”, diğer bir adıyla, “Başkanlık Sistemi” olarak fiilen ve hukuken başlamıştır” dedi. Kolat, seçim sonuçlarının yeni umut ve beklentileri de beraberinde getirdiğini vurgulayarak başarılar diledikten sonra, “Esasen rejimin şekli yok; rejimin ruhu vardır. Asıl ve önemli olan da rejimin demokratik hukuk devleti olup bu konuda atılacak daha ileri ve sağlam adımlardır. Milletimiz de bunu beklemekte ve talep etmektedir. Dolayısıyla milletimiz seçimlerde, halk oylamalarında istek ve iradesini açıkça ortaya koymuştur. Milleti-

sına İlişkin Kanun” hakkında bilgiler verildi ve fırsatın en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi. Konferansın açılış konuşmasını yapan MÜSİAD Konya Şube Başkanı Ömer Faruk Okka, 24 Haziran’da gerçekleştirilen seçimlere değindi. Seçimlerin Ülkemize hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Başkan Okka, “Türkiye’nin Haziran ayı ihracatı geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 5 artarak 12 milyar 602 milyon dolara yükselmiştir. Konya’mızın Haziran ayı ihracatı ise yüzde 13,6 ihracat artışıyla 867 milyon 160 bin

mizin bu yöndeki iradesine ve arzusuna, ancak ve ancak saygı duyulmalıdır. Bu saygı içerisinde görüş ve kanaatlerimizi arza çalışırsak; milletimizin hak ettiği refah devleti, sosyal hayatımız açısından da gereklidir; milletimizin her ferdi refahı hak etmiştir.Elbetteki iş dünyası ve SELSİAD olarak da beklentilerimiz vardır. Daha önceki dönemlerde başbakanımıza ve ilgililere Konya’nın ve Konya sanayisinin sıkıntılarını, problemlerini ve çözüm önerilerini madde madde belirten raporlar sunduk. Bazıları çözüme ulaştı. Sayın cumhurbaşkanımızın, devlet büyüklerimizin, yöneticilerimizin bu yoldaki hizmet ve çalışmalarını saygı ve şükran duygularımızla özellikle belirtmek isterim. Yanı sıra çözüm bekleyen problemlerimiz hala beklemededir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Konya sanayisinin problemlerine çözüm getireceğinden hiç kuşkumuz yoktur” dedi.

dolar olarak gerçekleşmiştir. Yılın ilk yarısında ise yüzde 13,6 ihracat artışıyla, yüzde 7,4 olan Türkiye ortalamasından çok daha fazla bir performans sergilenmiştir. Bu rakamlar gösteriyor ki, Konya bu yılın sonunda yine rekorlar kıracak ve Türkiye ihracatını ileriye taşıyan illerin başında yer alacaktır. İhracattaki artışlar yüzümüzü güldürse de, ekonomide yaşanan ve güncel olan sorunların çözümü için üretimi, ihracatı, büyümeyi ve istihdamı önemseyen yapısal reformların gerçekleştirilmeli, yeni teşvik ve destekler sürdürülmelidir” dedi. www.metropoldergileri.com

21


HABER

22

Başkan Altay Konyalı Firmaları Kutladı Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Konya Ticaret Borsası Başkanı Hüseyin Çevik, Konya Sanayi Odası Başkan Vekili Ömer Saylık ile ilçe oda ve borsa başkanları Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ı ziyaret etti. Altay, Türkiye’nin İlk ve İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşları listesinde yer alan firmaları tebrik ederek, bunun Konya ve ülke ekonomisi açısından çok önemli olduğunu dile getirdi. Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Konya Ticaret Borsası Başkanı Hüseyin Çevik, Konya Sanayi Odası Başkan Vekili Ömer Saylık ile ilçe oda ve borsa başkanları Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ı ziyaret etti. BAŞKAN ALTAY’DAN TEBRİK Başkan Altay, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek Konya’nın gelişmesi, ilerlemesi ve daha da güzelleşmesi adına şehrin bütün dinamikleri olarak çalışmaya devam ettiklerini belirtti. Türkiye’nin İlk 500 ve İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinin açıklanmasının ardından listelerde 21 Konyalı firmanın bulunmasını önemsediklerini kaydeden Başkan Altay, söz konusu başarı dolayısıyla firmaların yöneticilerini ve çalışanlarını kutladı. Yüzlerce yıl üretimin, ticaretin, sosyal hayatın ve ilmin merkezi olan Konya’nın bugün de sanayicilerin, girişimci ve tüccarların büyük gayretleriyle gücünü ve bu konumunu korumayı sürdürdüğünü kaydeden Altay, “Tabii ki bu başarıda şehrimizin çalışkan insanının yanı sıra hükümetimizin uyguladığı akılcı politikalar ve siyasi istikrarın da payı bü-

yüktür. Söz konusu üretim ve başarının artarak devamı adına bizler de elimizden gelen her türlü desteği vermeyi sürdüreceğiz. Bu vesileyle Konya Ticaret Odası, Konya Ticaret Borsası ve Konya Sanayi Odamızın değerli başkanları yönetimleri ve üyelerini, tüm Konyalı sanayici, tüccar ve girişimcilerimizi bir kez daha tebrik ediyorum” dedi. Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk ile Konya Ticaret Borsası Başkanı Hüseyin Çevik de şehrin gelişimine ve büyümesine katkı sağlamak için hep birlikte işbirliği içinde çalışmaya devam edeceklerini belirterek, kendilerine ver-

diği destek nedeniyle Başkan Altay’a teşekkür ettiler. İŞTE KONYA’NIN DEVLERİ Konya’nın İlk 500 Büyük Sanayi Kuruluşunda Yer Alan Firmaları Konya Şeker, Eti Alüminyum, Tümosan, Aydınlar Yedek Parça, Ova Un olurken; İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşunda arasında Helvacızade Gıda İlaç, Akova Süt, KombassanKağıt, Hekimoğlu Un, Konya Çimento, Enka Süt, Safa Tarım, Büyükhekimoğulları Gıda, Altınapa Değirmencilik, RTM Tarım, Kompen PVC, Selva Gıda, Çöğenler Yem, Golda Gıda, Panplast Sulama, Sezersan Ambalaj yer aldı.


www.metropoldergileri.com

23


HABER

24

e-İhracat Seferberliği Tanıtım Toplantısı

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Selçuk Öztürk, “Araba fabrikası kurup araba üreterek yapacağımız ihracatın belli bir limiti var. Biz o limitlere yaklaştık. Bundan sonra çok daha fazla sayıda firmayı e-ticaret üzerinden ihracat yapabilir hale getirmemiz gerekiyor.” dedi. TOBB, Alibaba.com, TradeFive, Halkbank ve Vakıfbank iş birliğiyle organize edilen “e-İhracat Seferberliği”, Konya Ticaret Odası (KTO) üyelerine tanıtıldı. KTO konferans salonunda düzenlenen toplantıda, Türk KOBİ’lerinin temsilcilerine “e-İhracat Seferberliği” hakkında bilgi verildi.

tıyor, yatırımcı karar almakta zorlanıyor. Bizler bir şey satın almakta artık daha tedirginiz. O zaman bu problemi çözmemiz gerekiyor. Bu çalışmamızın temel nedeni bu problemi çözmek. Temel problem şu; biz daha fazla satın alıyoruz, yani ihracattan daha fazla ithalat yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.

TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve KTO Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Öztürk, toplantıda yaptığı konuşmada, özel şirketlerin özellikle son 16 yılda Türkiye’de ve dünya genelinde önemli başarılara imza attığını söyledi.

Ülke ekonomisinin gelişmesi için en önemli unsurun ihracatı arttırmak olduğunu dile getiren Öztürk, şöyle konuştu: “Eğer daha iyi bir Türkiye’de yaşamak istiyorsak, ‘bu akşam kur ne olacak, yarın sabah kur ne olacak’, bunları düşünmek istemiyorsak, ihracatımızı artırmamız gerekiyor. Araba fabrikası kurup araba üreterek yapacağımız ihracatın belli bir limiti var. Biz o limitlere yaklaştık. Bundan sonra çok daha fazla sa-

Öztürk, son dönemlerde dövizin beklenmedik yükseliş ve alçalışlarına şahit olunduğunu belirterek, “Bu bizi yıpra-

yıda firmayı e-ticaret üzerinden ihracat yapabilir hale getirmemiz gerekiyor.” Öztürk, insanların alibaba.com sitesine yoğun rağbet gösterdiğini, e-ticaretin insanlar için uğraşsız ve kolay bir alışveriş yöntemi olduğunu vurgulayarak, firmaların e-ticarete entegre olarak ihracatlarını artırabileceğini, dünyanın her yerine her ürünü satabileceğini kaydetti. Firmaların ve girişimcilerin bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Öztürk, programın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. TradeFive Üst YyöneticisiOykanAytulum da toplantıda bir sunum yaparak, e-ihracat yapmak isteyenlere tavsiyelerde bulundu ve e-ihracatın kolaylıkları ve faydalarını anlattı. Tanıtım toplantısına, düzenleyici kuruluşların temsilcileri, iş adamları ve KOBİ’lerin temsilcileri katıldı.


www.metropoldergileri.com

25


HABER

26

Başkan Toru’dan girişimci bayanlara tam destek

Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, Meram Belediyesi ve KOPSOGEP iş birliğiyle gerçekleştirilen “Mutlu Kadın İle Sağlam Yarınlar” projesi kapsamında eğitim alan kadın kursiyerleri ziyaret etti. Başkan Toru, proje ile birlikte kadınların özgüvenlerini oluşturmalarına ve aile ekonomisine katkı sağlamalarına imkan tanındığına dikkat çekti. Meram Belediyesi ve Konya Ovası Projesi Sosyal Gelişim Programı (KOPSOGEP) iş birliğiyle düzenlenen “Mutlu Kadın İle Sağlam Yarınlar” projesi, 20 kadın kursiyere verilen eğitimlerle Osmangazi Sosyal Tesisleri’nde devam ederken Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, çalıştıkları atölye ortamında kursiyerleri ziyaret etti. “KADINLARIMIZIN ÖZGÜVENLERİ SAĞLANIYOR” Kursiyerlerle sohbet eden Başkan Toru, projenin kadınlara destek olma adına oldukça önemli olduğuna dikkat çekerken, “Konya Ovası Projesi Sosyal Gelişim Programı ile iş birliği içerisinde düzenlediğimiz, ‘Mutlu Kadın İle Sağlam Yarınlar’ projesi 20 kadın kursiyerimize Osmangazi Sosyal Tesisimizde verilen eğitimlerle devam ediyor. Proje kapsamında 18-50 yaş arasındaki kadın kursiyerlerimizin ev tekstili ve bebek giysileri üzerine eğitim alarak meslek edinmeleri amaçlanıyor. Eğitimlerimiz, 776 saat ev tekstili ve 256 saat bebek giysileri şeklinde olacak. Projede, kadınların özgüvenlerinin oluşmasına ve aile ekonomisine katkı sağlayabilecekleri şekilde eğitim almalarına olanak sağlanıyor. Burada elde edilen ürünler, yine farklı bir sosyal projemiz olan 2014 yılında kurduğumuz Bacıyan-ı Meram

Kadın Girişimci Kooperatifi’nde satılarak gelir elde edilmiş olacak” dedi. “TEKSTİL ATÖLYESİ OLARAK FAALİYET GÖSTERMEYE DEVAM EDECEK” Projenin devamlılığı açısından farklı kursiyerlerle eğitimlerin devam edeceğini ifade eden Başkan Toru, “Kadınlarımızın eğitimle birlikte sertifika almasının ardından, Bacıyan-ı Meram ve belediyemizle entegre bir şekilde burası tekstil atölyesi olarak faaliyet göstermeye devam edecek. Eğitimlerin ardından başarılı olan 5 kursiyerimize yönelik ülke genelinde, tekstil alanında başarılı

olan kurum ve kuruluşlara gezi düzenlenecek. Kadınlarımız bu tekstil atölyelerini görerek kendilerine daha sağlam bir iş ortamı oluşturacaklar. Belediye olarak girişimci kadınlarımıza desteğimiz devam edecek” şeklinde konuştu. “KADINLARIMIZIN HER DAİM YANINDAYIZ” Başkan Toru, kadınların mutlu olmasının aile yapısını olumlu şekilde etkileyeceğini belirtirken “Kadınlarımızın mutlu olması demek, aile yapısının tam ve sağlıklı şekilde oturması demek. Atölyelerimiz, sadece eğitim değil, bir terapi vazifesi görüyor. Bir kadın ve anne olarak kadınlarımızın her daim yanındayız. Proje hakkında bilgi almak, projenin devamında eğitime katılmak isteyen kadınlarımıza da belediye olarak her zaman kapımız açık” dedi. Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, kursiyerlerle birlikte dikiş makinesinin başına geçerken, hünerlerini sergiledi. Başkan Toru, kursiyerlerin çocukları için oluşturulan oyun salonunda miniklerle oyun oynamayı da ihmal etmedi.


www.metropoldergileri.com

27


KÖŞE

28

Mustafa TATLISU

Basın Konseyi Başkanı

tatlisumustafa@gmail.com

SUSKUNLAR MECLİSİ Bildiğiniz bir hikaye ama yinede bir alıntıyla hatırlatmak istedim. Bir zamanlar bilginler ‘suskunlar meclisi’ adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı kırk kişiydi ve bunu artırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek fakat çok az konuşmaktı. O zamanlar meşhur bilgin Molla Câmî, bu meclisin üyeleri arasında olmayı arzuluyordu.Günün birinde suskunlar meclisinin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu mekana geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden,ismini bir kağıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisine gönderdi. Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler. Molla Câmî oraya layık bir bilgindi, ama ölen üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu. Meclisin başkanı, bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra Molla Câmî’ye gönderdi. Zeki bilgin, durumu kavramıştı. Bir damla daha olsa bardak taşacaktı. Bunun üzerine o da hemen oracıktaki bir gülden küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi. Bardak taşmamıştı.Bunu içeri gönderdi. Meclistekiler bu kibar cevabın mânasını anlamışlardı: Zarif insanların yeri başkaydı. Üyeler,bu değerli bilgini de aralarına

almaya karar verdiler. Başkan listeye Molla Câmî ‘nin adını ekledi. Kırk sayısının sonuna bir sıfır koyarak, 400 yazdı. Bununla Molla Câmî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu. Listenin son şekli Molla Câmî ‘ye gelince, meseleyi anladı. Ancak sayının büyük gösterilmesinden hoşlanmadı. Sağdaki bir sıfırı silerek, kırk sayısının soluna koydu. Yani 040 yazdı. Alçak gönüllü Molla Câmî, böylece kendisini solda sıfır sayıyor, bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek istiyordu. Gül yaprağı olmak, kolay değil. Ama, evde, işte, çevrede geçim ehli olmanın, gül gibi geçinmenin yolu gül yaprağı olmaktan geçiyor. Yük olmayıp yük almak, gül yaprağı güzelliğine kavuşmak… Kendi içimizde, ailemizle, çevremizle uyumlu olmanın, ebedi güzellikler yolunda yürümenin müjdecisi. Gül yaprağı sırrına erenler, sağdaki sıfır gibi bulundukları topluma güç katarlar hem de bire on, ama soldaki sıfır gibi davranıp kimseye yük olmazlar. Bizim buralarda da bilgin olarak bilinen hoca aklıma geldi. Dünyanın kırk ülkesinden fazla ülke-

den, Türkiye Cumhuriyeti 1.Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın meclisinden istifade etmek, 24 Haziran’daki başarısını yerinde görmek, yeni dönemin heyecanını yaşamak için devlet ve hükümet başkanları Ankara’ya geldi. Beştepe’de dünyaya manifesto gibi Başkan’ın konuşmalarını dinledi. Eski cumhurbaşkanları,eski başbakanlar, eski bakanlar, eski bürokratlar, İşadamları, STK’lar, sporcular, sanatçılar, özel insanlar, gazeteciler velhasıl binlerce davetli bu heyecanı yaşadı. Elinden görev alındıktan sonra hep yan bakan hocayı aradı gözler. Yoktu…Acaba hasta mıydı? Bir sıkıntısı mı vardı? Gerçekler kısa sürede ortaya çıktı. Meğer hoca kendini dağlara, pazarlara, turistik alanlara vurmuş. Beştepe’de ararken, zeyve pazarında çıktı hoca. Hoca’dan beklenen Babacan tavır bu olmamalıydı. Molla Camî tavrını, suskunluğu, bir bardak suyu ve suyun üzerindeki Gül’ü okumalıydı hoca. Soldaki sıfırı anlamalıydı. Sağdaki sıfırla geleceğe güç katmanın sırrına ulaşmalıydı. Dağa, pazara, turistik mekanlara her zaman çıkabilirdi. Ama Beştepe’ye O ,anlamlı törene bir daha asla. ‘Suskunlar Meclisi’ niçin kırk kişiyi geçmiyor, şimdi daha iyi anlaşılıyor.


www.metropoldergileri.com

29


KAPAK KONUSU

Çiğdem Kurut

30

Beyzat Aksoy

“Gözümde üretim, ihracat dışında her şey boş” Sevda Kayhan Yılmaz. Kendini ihracata adayan bir iş insanı. ODTÜ’lü, sanayici, üretken, yenilikçi, sert mizaçlı ama bir o kadar da duygusal, biranne, bir eş. Tavrı ve tarzı olan, hiç stiletto giymese de son derece şık dolgu topuklu ayakkabıları, beyaz tshirt’ü ve yine rahat, tarzını bütünleyen pantolonuyla adeta samimiyet ve enerji saçıyor. Bit pazarından aldığı kolyesiyle de boynunda bir eşyanın ruhunu yaşatıyor. Röportajımız aşağıda…

KAYAHAN A. Ş. YÖNETİM KURULU BAŞKANI

SEVDA KAYHAN YILMAZ


İş hayatına nasıl başladınız? 1965 yılında Konya’da doğdum. Konya Maarif Koleji’nin tamamladıktan sonra ODTÜ İşletme Bölümünü bitirdim. Okulu bitince master mı yapayım, akademik olarak mı ilerleyim derken babam “Senin gibi yabancı dil bilen birisine ihtiyacım var, gelmen lazım.”Dedi, konu kapandı. Kendimi işyerimizde buldum. İş hayatına ayrıcalıklı mı başladınız :) Aslında üniversitede okurken bir tane ODTÜ İşletme mezunu gençişyerimize gelmişti ama çok düşük bir ücretle başladı. Ben de çok düşük bir ücretle başladım. Benim farkım şuydu ki; burası benim işimdi. O nedenle benim için düşük, yüksek fark etmez, buralıyım diye kaldım. Hala maaşlıyız :) Şirketin kurumsallaşmasının temel ögesi paranın resmiyette olması. Daha doğrusu herkesin şirketten alacağı paranın belli olması. Mesela bizim şirketin diğer ortakları, yeğenlerim var. Onların da maaşları var. İhtiyacı olduğunda tabi ki herkes alabilir ama limitsiz bir para yok. Hazıra dağ dayanmaz. Herkesin alabileceği belli paralar vardır. O günleri hatırlıyorum da ODTÜ’yü bitirmişim. Ben mezun olduğumda ailede başka üniversite mezunu

yoktu. En düşük maaşı ben alıyordum. Tabi insan da birdemoralizeoluyor. Şimdiki gençlere belki bunu söylemek lazım. Okulu bitirir bitirmez 20 bin lira maaş alacağım diye hayal kurmasınlar. Sonra hayat bir gösteriyor; hayallerinden çok düşük maaş olunca bozuluyorlar. Ben de genç annesiyim. Onlar da aynı şeyi hissediyorlar. O zaman kendime hep “Sabret kızım. Paraya da takılma. Burası senin işin.” Dedim durdum. O günleri aştım. Yapabildikçe kendinize yer açıyor, bulunduğunuz yere kattığınız değer doğrultusunda zaten büyüyüp gidiyorsunuz. Aynı koşullarda bir başka işyerinde çalışıyor olsaydınız aynı sabrı gösterir miydiniz? Muhtemelen gösterilmez. Arkadaşlarımı hatırlıyorum; benim aldığım maaşın yaklaşık 3 buçuk kat fazlasını alıyorlardı. Gerçekçi olmak lazım. Ben böyle bir yerde başlasaydım ki ozamanlar Ankara, İstanbul, daha ODTÜ İşletme mezunlarına doymamıştı. Ben de Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerde kurumsal bir firmaya giderdim diye düşünüyorum. Özel sektörde, böyle bir ücretle başlamazdım zaten.Başlasam da fırsat kollayıp daha iyisini arardım.

Bu, tüm çalışanlar için geçerli. Maaşını beğenmiyorsan daha iyisini bulduğunda geçeceksin. Profesyonellik budur. Ben bu geçişi yapan çalışanımıza da hiç kızmam. Gidenle de kötü ayrılınmaz. Giderim ama mevcut çalıştığım yer artırırsa kalırım da. “Babamın işyeri mi?” derler ya. Ben babamın işyeri olduğu için kaldım. Elbette ki daha iyi şartları bulunca herkes işini değiştirme özgürlüğüne sahiptir. Anayasal haktır. İş hayatına girdiğiniz zaman herşeyin dışardan göründüğü gibi olmadığını nasıl fark ettiniz? Aklım erdi ereli buraya gelirdim. Biraz oyun oynar biraz çalışırdım. Ama nasıl çalışma :) Talaş topluyorsun, babana 2 buçuk liradan satıyorsun. 12 yaşında sigortalandım. Geldiğimde aslında bana çok sürpriz olmadı. Zaten çok işin içindeydim. Babam evde sürekli işi anlatırdı, annemle konuşurdu. Annem hala şirketimizin yönetim kurulu başkan yardımcısıdır. Annem her zaman işle ilgili fikri olan, eğitimli bir kadın. Onun her zaman işle ilgili konuşmaları önümde bir örnekti. Şunu da yaşadım. Geldiğimde kendime yapacak bir iş bulamadım. Çünkü bir sistem olmadığı için benim bir görev tanımım, bir pozisyonum yoktu.

www.metropoldergileri.com

31


KAPAK KONUSU

32

Şu anda kızım burada işe başlasa, onu ilgili birimde kendi görev tanımına uygun bir yere oturturum. Ama benim oturduğum yer fabrikanın ana iki hissedarı olan babamla amcamın odası. Onların karşısında, her an onlarla iç içe. Öte yandan çok da güzel bir deneyim. Sistem olmadığı için “Ne yapabilirim” diye yapacak işi kendim yaratmaya çalıştım. İhracata yönelmeniz de ta bu dönemlere mi dayanıyor? Çalışmaya başlamamın ilk senesinde ihracat yapmanın gerekliliğini anlayıp ihracat yapmaya çalıştım. Çünkü benim gözümde ihracat dışında her şey boş. Devleti ya da Türkiye Cumhuriyeti’ni bir insan olarak düşünün; iç ticaret, bir cebinizden alıp öbür cebinize koymaktır. Sizi ne zenginleştirir ne fakirleştirir. Zenginleşmek için ancak iç tüketimin artması gerekir. Orada da kaynaklarınızı üretime ne derece döndürdüğünüz önemli. Ben de dedim ki; ihracat yapıyım da hem Türkiye’ye, hem bize girdi olsun. Bir buçuk yıl çalıştım sonuç sıfır. Hiç ihracat yapamadım. O arada şunu gördüm; ihracata giden yok kaliteden geçiyor. Bir ürünü ihraç ederken onun kalitesinden emin olmam, kaliteyi de kontrol altında tutmam gerekir. Bu da bir başkasının işyerinde çok zor. O nedenle kendiürünümüzü ihraç etmek için uğraştım. Ama bu da ha deyince olmuyor. Bizde kurulu bir düzen vardı. Maaşım geliyordu. Buna rağmen zorlandım. Sıfırdan başlayan için çok zor. İki, üç sene belki hiç iş alamayabilirsiniz. Avrupa’ya satmayı hedefledim; çünkü dil olarak daha kolaydı. Avrupa’ya satmak için onların kalitesine ulaşmak lazım. Bunun için de kaliteye yatırım yapmak gerekti. Birkaç yıl da kalite yatırımları konusunda çalıştık. Sonra ihracata başladık. İhracata başlarken bizim ürünümüzden ihracat 1993’te 100 bin doların altındaydı. Biz başladık ihracatı 10 kat artırdık. Çünkü bir anda çok ciddi bir müşteriyle karşılaştık. Aslında sihirli bir dokunuş yapmışsınız Tabi ki hiçbir zaman hayaller gibi olmuyor. Babam çalışıyor, eve ekmek getiri-

yor, anlatıyor ama o mantıkta bir şirket bugünkü şartlarda ayakta kalamaz. Bugün hiçbir şirket o mantıkta değildir. Beğenmiyor muyum ben o şirketi? Olur mu? Bizim altyapımız onlar. Büyüklerimize minnettarım.O günleri geçtiler, şimdi biz üzerimize düşeni yapıp, bizden sonrakilerin de belli bir aşamaya getirmesi için bekleyeceğiz. O nedenle zorluklar oluyor. Ama aklı kullanıp ne yapabiliriz diye düşünmek lazım. Makine ihracatçıları Birliğinin Başkan Yardımcılığı görevini de ihracata verdiğiniz önem nedeniyle mi yapıyorsunuz? Bu tip işlerin maddi katkısı olmaz. Makinayla ilgili derneklerde de aktif görevler yaptım, yapıyorum. Mesela Makina İmalatçıları Birliği var. Oranın bir önceki dönem başkanıydım. Akışkan Derneği var. AKDER; oranın yönetim kurulu üyesiyim. Makina Federasyonu’nun denetçisiyim. Bunları neden yapıyorum? Çünkü sizin bir çınar fidanınız var. Bu çınar fidanının ulu gölgesinde dinlenmek istiyorsunuz. Ulu bir ağacım olsun istiyorsunuz. Bunu saksıya mı gömersiniz, bahçeye mi? Eğer ben bu şirketi, sektörümü, ilimibüyütmek istiyorsam önce Türkiye’nin büyümesi lazım. Sosyal sorumluluk bir tarafta, bir tarafta hayır. Çünkü benim için amaç gerçek-

ten Türkiye’nin güçlü kılınması. Güçlü olduktan sonra o zaman istediğinizi yapabilirsiniz. Mesela benim Avrupa’da bir müşterim var. 25 yıldır çalışıyoruz. Ve 25 yıldır resmen zorladılar. Çok zorladılar ama hep sabrettim. 25 sene sonra bir gün dedim ki; “Artık bu şartlarla sizle çalışmak istemiyorum. Çalışacaksanız şu şartlarla çalışabiliriz.” Şartları koyan taraf olabilmek için teknik, ekonomik olarak güçlü olmak gerekiyordu. Bu tek firmanızın gücü değil, ülkenizin gücüyle mümkün. Önce büyük itirazlar gelse de sonunda dediğimizi kabul ettiler. Çalışmaya devam ettik. Biraz güçlenmeniz için de bu tür kamu görevlerinde yer almanız lazım. Hayır işleri de böyledir. Benim gözümde üretime yapılacak katkı Türkiye’ye yapılacak en büyük hayırdır. İhtiyaç sahibi birisine yardımda bulunduğunuz zaman bataklıktaki bir sineği öldürüyorsunuz. O adamın hayatına dokunup çekiliyorsunuz. Tabi ki o da gerekli. Ama bizim toplum geneline yansıyan ulvi görevlerimiz var. Her zaman bu bilincim vardı. Bu görevleri yapmak için Türkiye’yi kalkındırmak lazım. Türkiye’yi kalkındıracak şey de üretim. Şimdi geldiğimiz noktada üretimin ne kadar önemli olduğu söyleniyor. Tüm bu sivil toplum kuruluşlarındaki çalışmalarım da Türkiye’nin kalkınmasına zerre de olsa katkıda bulunmak için.


Umutlu musunuz? Bana 5 sene önce umudunuz, gelecekle ilgili beklentiniz nedir diyesorsanız “Ne uzarız, ne kısalırız” derdim. Şimdi umut var. Çünkü hatayı telafi etmenin yolu önce o hatayı fark etmekten geçer. Hata bulundu. Şimdi alınacak tedbirlerle, daha az bürokrasiyle sorunlar çözülecek diye umuyoruz. Mesela Avrupa’da bir kavram var; Agility. Kıvraklık, esneklik. Artık öyle olacağız. Değişen pozisyonlara göre şekil değiştireceğiz. Devlet yapımızın böyle hızlı ve kıvrak, esnek olması lazım.Bu nedenle şimdi yeni sistemden, yeni dönemden bu şartların akıllıca değerlendirilmesini bekliyoruz. Muhakkak ki dirençle karşılaşacak. Her değişiklik bir karşı koymayla karşılaşır. Ama umudum var. Doğru işlendiği taktirde. Çünkü temel sorunlar bulundu. “Eğitim” dendi, doğru. Bizler çok büyük sıkıntı yaşadık. Mesela burası tehlikeli sınıfta değerlendirilen bir işyeri. 16 yaşından küçük işçi çalıştıramayız. Aynı zamanda da çırak çalıştırmamız

lazım. Çırak olarak da 16 yaşın altındakiler gelir. İşe çırak mı almayım. Liseyi bitiren bir gençten tornacı mı yetişir? Bu eğitim sisteminin,özellikle teknik okul seviyesindekieğitim sisteminin ivedilikle düzeltilmesi lazım. Mesela bu fark edildi. Üretimle ilgili sıkıntılarımız farkedildi. Bunların fark edilmesi çözüleceği yolunda bir umut ve biz de izliyoruz. Söylenen ve planlanan her şey inşallah yakın zamanda yapılır. Annenizin iş yerindeki işlerle ilgilendiğinden söz etmiştiniz. Bu durumda babanızın nasıl bir etkisi ve katkısı oldu? Biz Taşkentliyiz. Taşkent’te kadınlar günlük hayatın içinde çokça bulunurlar. Biz avar sulama deriz. Bahçe sulamaya da giderler, sanayi işine de karışırlar. Taşkent’in kadınları çok da özgürdür. Taşkent 2700 m, dağların tepesinde, kapalı bir yer. Babamın yetiştiği dönemlerde aslında dışarıdan çok fazla kız alıp vermemiş. 1031’ de iskan olduktan sonra orada kalmış ve Orta Asya’dan göçen

Türklerin ananelerinin çok kaybolmadığı bir yerleşim. Genlerden gelen şeyler var. Babamın etkisi de olmuştur. Bir de dedem işçiydi. Hep dışarıya çalışmaya gittiği için anne evde kalır eve hem annelik hem de babalık yaparmış. Güçlü kadının ailedeki önemini görmüş. Babam çok okurdu. Bir odamız vardı; bir duvarı tamamen kitaplıktı. Ansiklopedinin dışında klasik eserlerden olan Platonun Devlet’i Bostan, Gülistan, Mesnevi vb. kitaplar hep babamın elindeydi. Hem teknik hem de felsefe okumuş birisiydi. Onedenle her ne kadar sertliğiyle tanınsa da babam çok sevgi dolu bir insandır. Yaradandan ötürü yaradılanı sevmeyi kendisine fesefe edindiği için, kız çocuğunu sevmemeyi veya erkeği üstün tutmayı kainata veya Allah’a isyan olarak gördüğü için bizim evimizde “Sen kızsın yapamazsın “ diye bir şey ben hiç duymadım. Aldığınız eğitimin işyerindeki konumunuza nasıl bir etkisi oldu? Ben buraya ortaokul, lise mezunu olawww.metropoldergileri.com

33


KAPAK KONUSU

34

rak gelseydim hiçbir varlığım olmazdı. Benim varlığımı kabul ettirmem için elimde bir altın bilezik olması lazımdı, bu da eğitimdi. Bu bilinci bana veren annemle babamdı zaten. Onların teşvikleriyle, benim de okumayı çok sevmemle birlikte eğitimimi aldım. Ben çok şanslıyım. Muhakkak yaşamış olduğum sıkıntılar da var. Hayat tozpembe değil ancak onlara da “gelişme yolunda bir kademe” diye bakıyorum. Bir şansım da eşim oldu . Bana hayatımızın her alanında çok büyük destek oldu. Çocuklarımızın yetişmesinde eşimin de annemin de büyük emeği vardır. Hatta kızım bazen yoğun işlerim olunca benimle şakalaşır, “Bir gün çocuklarım olursa sana değil babama emanet ederim” der. Ben de canıma minnet derim.Şanssız olduğum kısımlar da var elbette ama onlar da kader. Yapacak bir şey yok. Bisiklet kullanmayı biliyor musunuz? Bisiklet kullanmayı babam öğretti. Kaç yaşında öğrendiğimi hatırlamıyorum ama çok küçük bir yaşta öğrenmişim. Hatta babam ilkbaharda Almanya’ya fuara gittiği zaman oradan bana bisiklet getirirdi, yaz boyu binerdim ve yaz sonunda da eskidiği için o bisikletisatardım. İlk ticaretlerimden birisidir. Sonra o paraları babama verirdim. İlkokul 5. Sınıfta yüklü parayı alır dolmuşla bankaya gider yatırırdım. Babam cesur ve gözü kara yetiştirdi. Tabi o zamanki şartlarda farklıydı.Hatta İlkokul 1. Sınıfta, birmilli bayramda Çanakkale’ye gittik. Gelibolu’da babam arabayı durdurdu ve “Senin ataların burada can verdi, gel öğren burayı” dedi. Tabancasını verdi,” Gel buradan ateş et, senin ataların buralardan ateş edip düşmanı kovdu” dedi. Çok duygusal anlar yaşamıştık. Hep ufak ufak dokunuşları vardı hayatıma. Çok sert mizaçlı görünseniz de aslında duygusal bir yapınız var .. Bazen, bir kız çocuğu neden bu kadar

sert mizaçlı yetiştirilir ki diyesorarım kendime. Babamın erkek çocuğu da var halbuki. Bir örnek; 30’lu yaşlardayım annem “Kızım saçların ağardı” dedi. Ben de “Ne var anne, ağarmasaydı da teyzemin oğlu gibi 24 yaşında mezara mı koysaydın “ dedim. Böyle sertimdir. Ama söylediklerim hayatın gerçekleriydi. Şükredeceğimiz şeylerden yakınıyoruz. Saçım mı

ağardı? Ne mutlu ki saçım ağarabiliyor, o günleri görebiliyoruz. Onun için aslında insanların mutlu olmasının çok temel bir yolu var, “Baktığımız yeri değiştirmek” Mesela birisi yakınını kaybediyor, üstesinden gelebiliyor, bir başkası bunalıma giriyor. İşte bu baktığımız yeri değiştirmekle, sabretmeyi öğrenmekle ilgili olan şeyler. Duygusal yanım çok fazla.

Alışverişinizi kendiniz mi yaparsınız? Ev alışverişini eşim yapar. Keşke giysi alışverişimi de yapsa.Ama yapmıyor :) Çarşıya çıkmayı hiç sevmem. Para harcamayı da sevmem :) Eskiden en sevdiğim şeylerden bir tanesi pazara gitmekti. Hala zaman zaman giderim. Baharda o otların satıldığı yerlerde dolaşmaya bayılırım. Ama en çok bitpazarına gitmeyi severim. Bitpazarında hayatlar var aslında. Mesela bir tane gözlük aldım, kulpları yok. Sadece burnun üstüne takılır. Kullananın terden eskittiği bir gözlük. Ben orada gözlük sahibinin hayatına dokunmuş gibi hissettim. Mesela kolyem bitpazarındandır. Hayatınızın dönüm noktası nedir? 2000 yılı hayatımla ilgili çok farklı kararlar aldığım, dünyaya bakışımın değiştiği bir yıl oldu. İş hayatında inandığım birçok değer, temelden değişti. 2000 yılının ortasından önce aile anayasası yazıyoruz; babam “Aile şirket içindir” maddesini koymak istedi. Ben de “Şirket aile içindir” dedim. Çünkü benim için önce aileydi. Ancak 2000 yılından itibaren iş hayatımda başlayan değişikliklerle birlikte babamın çok haklı olduğunu gördüm. Bu şirket, bu vatan için, Konya için, insan için lazım. Her şirket aslında öyle. Hiçbir şirket bir kişiye ait değildir. Çalışanlar ve aileleri derken belki bin, belki de binlerle Türkiye ayakta kalıyor ve bu tip özveriyle çalışan insanlarımızın sayesinde bizim ekonomimiz hala sağlam duruyor. O yüzden 2000 yılında, naif, yumuşak Sevda bambaşka bir yere gitti ve babamın beni böyle yetiştirmesindeki mantığı yerli yerine oturtmuş oldum. Her işte bir hayır vardır. Şimdi öncelikli olan şirkettir ve aslında şirket bir sembol. Benim için Konya’dır, bir büyütürsem makine sektördür, Türkiye’dir. Türkiye Cumhuriyeti’nden önemli hiçbir şey yoktur. Daha da büyüğüne gidersem insanlıktır benim için.


www.metropoldergileri.com

35


HABER

36


www.metropoldergileri.com

37


RÖPORTAJ

38

Çiğdem Kurut

Beyzat Aksoy

İş’te moda;

TUYA İş güvenliğinin yanı sıra marka imajı ve prestiji açısından da büyük önem taşıyan iş elbiseleri;önemli bir sektörün de oluşmasını sağladı. İş elbiselerinde kalite ve standart arttı, şıklık da aranır oldu. Gerek üretim kalitesi, gerekse vizyonuyla sektörün öncü isimlerinden olan TUYA Moda’yı Kemal Dığrak’la konuştuk..

TUYA MODA FİRMA SAHİBİ

KEMAL DIĞRAK


Bu sektöre ne zaman girdiniz?

Mesleğim terzilik. Konfeksiyon işleri yapıyorduk. Dikim işi yaparken 2005 yılında kendi firmamızı kurarak iş elbiseleri üretmeye başladık. Daha sonra da ne yapabiliriz, iş kıyafetlerinde neler geliştirebiliriz düşüncesiyle sektörlere uygun ürünler geliştirdik. Mesela bir itfaiyeye erine, bir belediye çalışanına en uygun kumaş neyse ona uygun üretim yaparak bugünlere geldik. Çalışmalarımızı geliştirerek sürdürüyoruz.

Terziliği bildiğiniz için tasarımda da bilgi sahibisiniz. Dışarıdan da destek alıyor musunuz yoksa malzeme temini dışında A’dan Z’ye bütün üretim sizin bünyenizde mi gerçekleşiyor? Kumaş geldikten sonra kesim, dikim, paketleme ve

diğer sürecin tamamı kendi bünyemizde yapılıyor. Tüm aşamalarda işinin ehli, deneyimli ekibimizle üretimimizi gerçekleştiriyoruz. Dikimden birebir geldiğimiz için kişiye özgü kumaş, dikim, tasarım yönünde neyin nasıl olacağını yerinde çözebiliyoruz. Yılların verdiği tecrübeyle istediğimiz kumaş tarzlarını da firmalardan isteyebiliyoruz. Kiminde likralı, kiminde yanmaz kumaş gibi ürünlerle geniş alanlarla müşteri memnuniyetini önemsiyoruz.

Bir işyerine hazırlayacağınız iş kıyafetlerinin planlamasını nasıl yapıyorsunuz? 2005 yılından itibaren tamamen kendi bünyemizde iş kıyafetleri üretmeye başladık. Bu süreç içerisinde ciddi bir deneyim elde ettik. Her sektörün planlaması ayrı ayrı yapılıyor. O sektöre nasıl bir kıyafetin uygun olduğunu

www.metropoldergileri.com

39


RÖPORTAJ

40

belirleyen pek çok kriter var. İş güvenliğinden tutun da kıyafetin rahatlığı, kurumun prestijine katkısı kadar çeşitli kriterleri ortaya koyuyoruz. Mesela Konya’daki pek çok hastaneyle 10 seneye yakındır çalışmamız var. Elbiselerin tasarımını da,dikimini de kendimiz yapıyoruz. 2016 yılında İş güvenliği yasasının çıkmasıyla birlikte iş kıyafetlerinde de yasalarla ortaya konan bazı kurallar var. Tasarımlarımızda bunları da göz önünde bulunduruyoruz.

İş elbiselerine olan bakış açısı değişti mi?

Çok değişti. Önceden “Kıyafet olsun da nasıl olursa olsun,işçiye en ucuz kıyafeti verelim, giysin” mantığı vardı. Ama hem işverenlerimiz hem kurumlarımız bu mantığı kırdı. Şu anda bir işyeri için kıyafeti adeta imajı, prestiji. Çalışanını koruyacak, rahat ettirecek, şık kıyafetler önem kazandı.

İş elbisesi sizin için ne ifade ediyor? En başta iş elbisesi çalışanın hangi işyerinde çalıştığını simgeliyor.İş güvenliği açısından da önemli.Bir işyerinde çalı-

şanların iş elbiselerine bakarak o işyeriyle ilgili fikir sahibi olmanız mümkün. Yani iş kıyafeti bir işyerinin marka değeri, prestiji hakkında size tüyo veriyor. Artık bu ayrıntılar önem taşıyor. Bununla birlikte özellikle gıda sektö-

ründe sağlıklı üretim için de iş elbiselerin önemi ayrı bir yer tutuyor. Bazı sektörlerde çıtçıtlı kıyafetler giyilmiyor. Süt sektöründe düğme kesinlikle yasak. Böyle sektörlere göre de çalışmalarımız mevcut.

Kurum kültürünü taşımak kadar şık olmak da önemli mi? Kurumlarda önceden bazı çalışmalar yapılmış. Kıyafetlerde darlık, bolluk gibi rahatsızlık veren durumlar olmuş. Biz kumaş tasarımında, dikimde, kalıplarda nelerde ne sıkıntımız varsa onları bularak sektörlere özgü işler çıkarttık. Özellikle son dönemlerde yaptığımız sekreterya kıyafetlerinde kumaşlarda esneklik ön planda oldu. Hastane yönetimi bol, çalışanlar dar kıyafet isteyince bizde ona göre elastik kumaş türüyle bu sorunları çözdük. Şu anda halen bu kıyafetler kullanılmakta. Bir de şu var; hastane veya bir çalışma yerinde insanlar 8 saat hatta 12 saate kadar bu kıyafetleri üzerinde taşıyor. Bunu benimsetmek de çok kolay değil. Dediğiniz gibi hem göze hitap edecek, hem bedene uyum sağlayacak hem de giyen kişi memnun olacak.

Çok yönlü düşünmeniz gerekiyor yani? Kesinlikle çok yönlü düşünülmesi gere-


kiyor. Bir zamanlar olduğu gibi aynı beden kıyafet yapılıp her bedenden insana dağıtılmıyor.38 – 46 beden aralığında üretim yapılıyor. Bu ürünlerin kabulü sürecinde de aşama aşama gidilip onay alınıyor. Öncesinde defalarca görüş alınıyor, deneniyor.

İş kıyafetlerinin modası var mı?

Park Bahçeler ya da temizlik işçilerinin kendilerine özgü kıyafeti olabiliyor. Kıyafetler değişiyor. Gündemde moda dediğimiz bir renk henüz oluşmadı. Onu oluşturmaya çalıştırıyoruz. Zaten tasarımlarımız sektörümüzdeki pekçok firma tarafından da kabul görüyor. Bu alanda öncü olmak da keyif verici. Moda oluşacaksa da bunda öncü olmak ayrı bir keyif.

Ürettiğiniz kıyafetin içerisinde kendinizi düşünüyor musunuz? Yani ‘’Ben olsam bu kıyafetin içinde nasıl çalışırdım?’’ diyerek bir empati kuruyor musunuz?

Zaman zaman. Diktiğimiz, yaptığımız kıyafetleri önce denemeleri için veriyoruz. Artısıyla eksisiyleyaklaşık 1 ayda neyin nasıl olacağı ortaya çıkıyor. Daha sonrada garantili bir şekilde firmalara sunuyoruz. Kıyafetlerimizi birebir çalışanlar üzerinde test ediyoruz. Birebir insanlarla çalışıyoruz. Biraz meşakkatli ama güzel, tatlı bir telaş.

Sektörde Konya nasıl bir yerde? Konya’da bu potansiyel nedir?

Bu sektörde Konya’da 60’a yakın firma var.Konya iyi bir pazar. Ama mantıklı işler yaparsanız güzel bir pazar. Her yere her iş yapılmıyor. Hep kurumlarla çalışıyoruz. Bu işte öncülüklerimiz var ve bu bizi gururlandırıyor.

Çalışmalarınıza baktığımızda son derece vizyonel, önemli adımlar atıyorsunuz. Mesela profesyonel mankenlerle hazırladığınız, geniş bir ekiple gerçekleştirdiğiniz katalog çekimleriniz çok konuşuldu. Bu adımları neden önemsiyorsunuz? İş elbiseleri sektörü gerçekten önemli bir sektör ve her geçen gün kendinizi yenilemenizi, geniş bir bakış açısında olmanızı gerektiriyor. Kaliteli üretim, kaliteli hizmet adına biz de kendimizi sürekli geliştiriyor, yeniliyoruz. Ufkumuzu geniş tutuyoruz. Bizim ürettiğimiz kıyafetler çalışan insanların günlük kıyafeti oluyor. Düşünün her gün giyeceğiniz bir kıyafette kaliteyi, rahatlığı, şıklığı aramaz mısınız? İçinde güvenli, sağlıklı hissetmek istemez misiniz? Bizim çıkış noktamız da bu. Buradan hareketle pek çok ayrıntıyı planlıyoruz. Katalog çelimlerine gelince de; biz alanımızda profesyonel olmak, en iyiyi yapmak için uğraşıyoruz. Türkiye’nin dört bir yerinde varız ve yurt dışı çalışmalarımız devam ediyor. Ürünümüz, çalışmalarımız da bizim imajımız, markamız, kalitemiz, kısacası biziz.

www.metropoldergileri.com

41


HABER

42

Selçuk Üniversİtesİ - KOP İşBirlİğİyle “KOP’ta Gİrİşİm” Başlıyor Kalkınma Bakanlığına bağlı Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Selçuk Üniversitesi ve Konya Teknokentişbirliği ile KOP Bölgesinde Girişimcilik Kültürünün Geliştirilmesini amaçlayan önemli bir projeyi hayata geçiriyor. KOP İdaresinin, 2018 yılı yatırım programında yer alan “Ar-Ge ve Girişimciliğin Geliştirilmesi Programı” kapsamında desteklediği “KOP Bölgesinde Girişimcilik Kültürünün Geliştirilmesi” projesi için imzalar atıldı. Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, KOP İdaresi Başkanı İhsan Bostancı ve Konya Teknokent Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Dr. Birol Dağ’ın imzaladığı protokol ile girişimcilerle melek yatırımcıları bir araya getirecek koşullar sağlanacak. “GERÇEK ÜNİVERSİTE-SANAYİ İŞ BİRLİĞİ BU PROJEDE HAYATA GEÇECEK” Avrupa Birliğine uyum sürecinde, ülkemizin girişimcilik, Ar-Ge ve yenilikçilik hizmetleri konularında ihtiyaç duyduğu alt yapıların hazırlanmasına katkı sağlanmak, AB’ye üye ülkelerdeki meslek gruplarının günümüzdeki durumu ve gelecekteki eğilimleri dikkate alınarak, programa dâhil olan kurum ve kuruluşlarımız arasında etkin bir işbirliği kültürünü oluşturarak, Türk girişimci ve yatırımcılar için çeşitli eğitim programları hazırlanacağını ifade eden Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, “Projenin uygulanacağı Aksaray, Karaman, Konya ve Niğde’de ihtiyaç duyulan Ar-Ge ve yenilikçilik alanlarında girişimcilik faaliyetleri desteklenerek teşvik edilecek. Bu 4 vilayetteki melek yatırımcıların ve fikirlerin buluşacağı bir platformun oluşması çok önemlidir. Selçuk Üniversitesi kurumsal olarak, Teknokent mevzuat yönüyle ve KOP da yatırım desteğini verecektir. İleri seviyede eğitim standartları dikkate alınarak yenilikçilik, Ar-Ge ve teknoloji konusundaki girişimcilik için

eğitim programları geliştirilecek. Ülkemizde her geçen gün azalan işsizlik ve üniversitelerimizin yaygınlaşmasıyla artan eğitim imkânları doğrultusunda bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Başta sanayiciler olmak üzere tanımlanan alanlarda ihtiyaç duyan ve bu faaliyetlerin çıktılarından yararlanan kişilerin daha nitelikli ve sağlıklı hizmet almasını istiyoruz. Bölge ekonomisine katkı sağlayacak nitelikli nüfus ve girişimci profili oluşturarak, yeni iş fikrinin geliştirilmesi ve başarılı olarak iş planına dönüştürülmesi, bu süreçte iş fikrinin ticari anlamda karşılık bulabilmesi, ön kuluçka hizmeti ile girişimci yeteneğin geliştirilmesi, iş fikrinin olgunlaştırılması, girişimcilerimizin gerçek potansiyellerini ortaya koyabilecek güç birliği ve şirket evliliklerini teşvik etmek ve patent destek programı kapsamında desteklenerek koruma altına alınmaları bizim bu projeden beklediğimiz çıktılar olacaktır” şeklinde konuştu. “KOP BÖLGESİNDEKİ GİRİŞİMCİLERİN ELLERİNDEN TUTACAĞIZ” KOP Bölgesini entegre bir bakış açısıyla ele alarak bölgenin sürdürülebilir kalkınması için çalışmalarını çok sektörlü olarak yürüttüklerini ifade eden

KOP İdaresi Başkanı İhsan Bostancı, proje ile girişimcilik kültürünün yaygınlaştırılması, yenilikçi ürün ve fikirlerin ticarileşmesine fırsat tanınması, girişimcilik ekosistemini güçlendirerek yatırımcılarla buluşturulması ve uluslararası pazarlarda yer almalarına imkan tanınmasını amaçladıklarını söyledi. Elinde hayata geçmeyi bekleyen iş fikirleri bulunan girişimcilerin ellerinden tutmayı amaçladıklarını vurgulayan Başkan Bostancı, “İlk önceliğimiz, yüksek teknoloji gerektiren iş fikrine sahip girişimci ve girişimci adaylarının proje fikirlerini Fikri Mülkiyet Hakları çerçevesinde korunma altına alınmasını sağlamak. Ardından hali hazırda korunan bu fikirleri ulusal ve uluslararası pazarlara sunmak ve ticarileştirilmesini sağlamak için koçluk hizmeti vermeyi amaçlıyoruz. Bu amaçla proje kapsamında seçilecek girişimcilerimiz için ‘Kişisel Gelişim’, ‘İş Planı ve Başvurusu’, ‘Teknik’ ve ‘Girişimcilik Ön Eğitimi’ verilecek. Potansiyel yatırımcılara ise ‘Melek Yatırımcılık’, ‘Stratejik Yatırımcılık’ ve ‘Finansal Yatırımcılık’ konularında eğitimler verilecek. Böylece Girişimci Yatırım Fonları ve Melek Yatırım Fonlarından destek alabilmek için gerekli donanıma ve altyapıya sahip firmalar oluşturarak, Bölgesel Melek Yatırım Ağının altyapısının oluşturmak istiyoruz” diye konuştu.


www.metropoldergileri.com

43


RÖPORTAJ

44

AKADEMİDEN

TEKNİK ÜNİVERSİTEYE

Çiğdem Kurut

KONYA TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ

PROF. DR. YAKUP KARA

Konya’da yıllarca Teknik Üniversite dillendirildi. Söylemler, vaatler bunun üzerine kuruldu. Yöneticiler, Sivil Toplum Kuruluşları, iş dünyası ve pek çok kesim Teknik Üniversitenin artık şart olduğunu ve Konya’nın bunu çoktan hak ettiğini her platformda açıkladı.Tarımla birlikte önemli sanayi potansiyeli de olan Konya’da Teknik Üniversite artık kaçınılmaz hal alırken aslında bu vizyonu Konya taa 1970 yılında Konya Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi ile ortaya koymuştu. Yıllar geçti; Konya Teknik Üniversiteye kavuştu. Bu süreci ve teknik üniversiteyi Konya Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Kara ile konuştuk…


Teknik üniversite Türkiye için ne ifade ediyor ve neden böyle bir karar alındı? Bu kararlar aslında YÖK’ün yeni yaklaşımına bağlı. YÖK artık ihtisaslaşmaya çok daha fazla önem veriyor. Teknik üniversiteler yaygınlaştırılıyor.YÖK’te özellikle teknik üniversiteye ihtiyaç duyan şehirlerde,mevcut büyük üniversitelerin içerisinden teknik üniversiteler çıkarma politikası var. Son derece de doğru, sağlıklı bir yaklaşım.Selçuk Üniversitesi’ne bakıyorsunuz; yaklaşık 100 bin öğrencisi var. Çok büyük bir üniversite. Bu büyüklükteki bir üniversiteyi yönetmek başlı başına bir iş.Meslek yüksekokullarını da düşünürseniz ilçelere yayılmış bir üniversiteden bahsediyoruz. Hatta Konya sınırlarının dışında Silifke, Taşucu meslek yüksekokulu var. Entelektüel, büyük bir nüfus.Bunu yönetmek de,birimlerin uzmanlık alanlarının potansiyellerinigerçek anlamda ortaya çıkarmakda hiç kolay değil. İster istemez birimler birbirlerine bağımlı olabiliyorlar.Ortak bütçeler, benzer politikalar. Sadece Teknik bilimler için değil, aynı şey Sağlık Bilimleri, Sosyal Bilimler için de geçerli. Bunların potansiyellerini ortaya çıkarmak, katma değer yaratacak çalışmalarını gerçekleştirmek kolay olmuyor.Bu anlamda çok büyük üniversiteler yerine ihtisaslaşmış küçük üniversiteler, butik üniversiteler kurulmak isteniyor diyebiliriz. Butik üniversitelerin bu ülkeye, özel sektöre, sanayiye, diğer paydaşlara katkılarının daha fazla olacağı inancı var ve son derece doğru bir karar. Konya Teknik Üniversitesi de bu inanç ve politikalar sonucu ortaya çıkmış bir üniversite. Türkiye’de İstanbul Üniversitesi gibi diğer büyük üniversitelerle birlikte Selçuk Üniversitesi’nden de bir teknik üniversite çıkarıldı. Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi de yakın zamanda Selçuk Üniversitesi’nden çıktı. Konya Teknik Üniversitesi içerisinde, daha önceden Selçuk Üniversitesi’ne bağlı olan Mühendislik Fakültesi, Mimarlık Fakültesi ve Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu, kanunla Selçuk

Üniversitesi’nden kopartılıp Konya Teknik Üniversitesi’ne bağlandı. Yani Selçuk Üniversitesi’nin bu birimleri personeliyle, öğrencisiyle, laboratuvarıyla, tüm birikimiyle Konya Teknik Üniversitesi olarak bağlanmış oldu. Ama Konya Teknik Üniversitesi sadece bu üç birimden oluşmuyor.Bunların yanına yeni 3 birim daha kuruldu. Lisansüstü çalışmaların yürütüleceği Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi. Bu fakülte de Konya için son derece önemli. 6 akademik birimden oluşan Konya

Teknik Üniversitesi kurulmuş oldu. Teknik Üniversite neden önemli? Burada Konya’ya bakmak gerekiyor. Konya tarım şehri. Sanayiye baktığınız zaman daçoğunluğu tarıma dayalı olan bir sanayi şehri.Dolayısıyla teknik üniversite içerisindeki çeşitli bölümlerle Konya için hem tarım hem sanayi açısından önemli bir girişim. Selçuk Üniversitesi içerisindeyken ismi mühendislik olan fakülte,yeni bölümler açmaya da imkan tanıması açısından Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi olarak değiştirildi. Kapsamı genişletildi. www.metropoldergileri.com

45


RÖPORTAJ

46

fından.İşte o dönemdeki fedakarlıklar, çalışkanlıklar, çabalar, o kurumda bir kültürün şekillenmesine neden oluyor. Öğrenci sayısı da çok fazla değil. Bir aile, samimiyet, omuz omuza yol alma, daha sıcak ilişkiler, daha gayretli öğrenciler söz konusu. Bilgiye erişmek ne kadar zorsa kendini yetiştirmek için de o kadar çaba gerekiyor. Hoca için de aynı şey geçerli. Türkiye’nin o dönemki şartlarını da düşünün. Bir seferberlik var. Bir gayret kültürü var. Bu kültür orada başladığı anda nesilden nesile aktarılıyor. Bir ruh oluşuyor. O ruhu,

Mimarlık Fakültesinin de adı değiştirildi. Mimarlık ve Tasarım Fakültesi oldu. Öğrenciler Konya Teknik Üniversitesi’ni tercih edip geldikleri zaman neyle karşılaşacaklar? İki fakülteden bahsettik. Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi.Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesiönceden Selçuk Üniversitesi’nde Mühendislik Fakültesi’ydi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ise Selçuk Üniversitesi’ndeyken Mimarlık Fakültesiydi. Bu ikisi ayrı fakülteler. Ama birkaç yıl öncesine kadar buikisi Selçuk Üniversitesinde Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi olarak geçiyordu. Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Selçuk Üniversitesi’ne 1982yılında bağlanmış bir fakülte.Öncesi Konya Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi.Kuruluşu 1970. Selçuk Üniversitesi 1975 yılında kuruldu. Akademi Selçuk Üniversitesi’nden daha eski bir kurum. 1970 yılında kurulan bu akademi, 1975 yılında kurulan Selçuk Üniversitesi’ne 1982yılında bağlanıyor. Bağlanırken de Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi olarak adı değişiyor. Bu kurum 2018 yılında Konya Teknik Üniversitesi’ne Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi ve Mimarlık ve Tasarım Fakültesi olarak aktarılıyor. 1970 yılında kurulan bu akademinin birikimi

önce akademi sonra Selçuk Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, bugün de Konya Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi ve Mimarlık ve Tasarım Fakültesiolarak yoluna devam ediyor. Yani isim değişiklikleri olsa da yapı aynı yapı, kültür aynı kültür, birikim aynı birikim ve 1970 yılından bu yana 48 yıllık bir birikimden bahsediyoruz. Konya Teknik Üniversitesi’nin kuruluşu 2018 yılı gibi gözükse de içindeki insan kaynağına, akademik birikime, tecrübeye, akademik kültüre baktığınız zaman bu 1970 yılına dayanıyor. Bu akademik kültür nasıl bir yapıyı gösteriyor? O dönemde çok ciddi fedakarlıklar var.1970 yılından bahsediyoruz. Teknoloji düzeyini tahmin edin. Bilgisayar yok, daktilolarla iş yapılıyor, laboratuarimkanları kısıtlı, kara tahtada ders anlatılıyor. Bilgiye erişim zor. Veri tabanları, kitap, makale, yayınvs. Bunlara ulaşmak çok zor ve siz o yıllarda bu ülke için en iyi şekilde mühendisler yetiştirmeye çalışıyorsunuz.Fedakarlıklarla yola çıkılmış. Az insan, az bilgi kaynağıyla, az teknolojik imkanlarla en iyi şekilde mühendisler yetiştirmeye çalışmakiçin çok fedakarlık sarf ediliyor. Hem akademik hem idari personel tara-


o kültürü bugün hala görüyorsunuz. Fakültenin koridorlarına çıktığınız zaman, hocalarla, idari personelle, öğrencilerle konuştuğunuz zaman bunu hissediyorsunuz. Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi hep önemli çalışmalarla adından söz ettiriyordu. O zaman da ileride bir teknik üniversiteye dönüştürülme havası taşıyor muydu. Selçuk Üniversitesi’ne bağlıyken de her zaman bir teknik üniversite havası vardı. Fakültenin içine girdiğinizde, derse girdiğinizde, o atmosfere baktığınızda tekniküniversite havasını zaten alıyorsunuz.Bilinenköklü teknik üniversitelerin mühendislik fakültelerindeki havayı, birikimi, kaliteyi ve standartları Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde görebilirdiniz. Yani geçmişi akademiye dayanan adı konmamış bir teknik üniversite havası zaten vardı. Öğrenci açısından teknik üniversitede eğitim almanın ayrıcalığı nedir? Teknik üniversite tarafından verilmiş bir mühendislik diploması Türkiye’de de, dünyada da ayrıcalıklıdır. Her zaman bir avantajdır. Piyasadaki, özel sektör ve kamu kurumlarındaki algısı da böyledir. Teknik üniversiteden mezun olmuş bir mühendise, diğer mühendislik bölümlerinden mezun olmuş bir öğrenciye göre bakış açısı farklıdır. Yönetmelikleri farklıdır.Eğitim öğretim faaliyetleri bir yönetmelik doğrultusunda yürütülür. Bu yönetmeliğin içerisinde ders nasıl alınır, dersten geçme nasıl olur, kaç puan alırsan geçersin, kaç ders alırsın vs. bellidir. Edebiyat fakültesi öğrencisiyle mühendislik fakültesi öğrencisi aynı yönetmelikle eğitim öğretim görmemeli. Buranın yönetmeliği teknik üniversitenin özelliklerine uygun olacak.Bunun yanında laboratuvar imkanları, tahsis edilecek kaynaklar, altyapı ödenekleri, yatırım kaynakları da farklı. Teknik eğitime yönelik yatırımlar çok daha fazla olacak. Hem altyapı, hem akademi, hem idari, hem ekonomik olarak artık hep bir teknik üniversite ve mühendislik mimarlık odaklı politikalar sergilenmeye başlanacak.Dolayısıyla bu kültürden, atmosferden ve bu eği-

tim öğretim süreçlerinden geçmiş olan öğrencilerin de piyasada daha başarılı olmaları kaçınılmaz. Mühendislik veya mimarlık okuyacak öğrencilerin teknik üniversiteleri tercih etmesi her zaman bir avantajdır. Mühendislik denince akla teknik üniversite gelir. Şu anda Konya Teknik Üniversitesi de Konya’da mühendislik ve mimarlık okumak isteyen tüm öğrencilere çok ciddi bir imkan sağlıyor. Teknik üniversitenin meyveleri ne zaman toplanmaya başlanacak? Toplumun karşısına ilkolarak tercih kılavuzunda çıktık. Kılavuzda Konya Teknik Üniversitesi’ni görebilirsiniz. İsim olarak yeni bir üniversite olsa da aslında akademiden gelen bir birikim var. Sonra ilk mezunlarıyla bazı şeyler görülmeye başlanacak. Bu yıl 4. Sınıfa geçmiş öğrencilerimiz 4. Sınıfı Konya Teknik Üniversitesi’nde okuyacaklar. Mezun olduklarında hangi okulun diplomasını alacakları onların tercihine bırakılacak. İsterlerse Selçuk isterlerse Teknik Üniversite diploması alabilecekler. Ama ilk defa Konya Teknik Üniversitesi olarak girenler Konya Teknik Üniversitesi diploması alacaklar.

Gelecek yıl okulu bitirip Konya Teknik Üniversitesi diploması alanlar özel sektöre gittiklerinde ayrıcalığı yaşamaya başlayacaklar.Konya sanayisi bunu çok yakından takip ediyor. Sadece sanayi de değil, STK’lar ilgili tüm çevrelerKonya’ya teknik üniversite kazandırılması için çok çaba harcadılar. Onlar da önemsiyorlar ve bilincindeler. Çok kısa zamanda Konya’da Konya Teknik Üniversitesi kavramı daha fazla kullanılmaya başlanacak. Sıradan bir üniversite değil. Teknik Üniversite olduğu için daha dikkat çekici olacak. Toplumun tüm kesimlerine girmiş olacağız. Özellikle de özel sektör içerisinde, mezunlarımızla. İnşaatımız başlıyor. Kısa bir süre içerisinde kendi kampüsümüzde devam edeceğiz. Son olarak neler söylemek istersiniz? Konya’ya teknik üniversitenin kazandırılmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Özellikle Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Mustafa Şahin’in bu konudaki çabaları ve girişimleri çok fazla.Teknik üniversitenin sanayimize, tarımımıza ve tüm paydaşlarımıza üstün katkılar sağlamasını diliyorum. www.metropoldergileri.com

47


RÖPORTAJ

Çiğdem Kurut

48

Önünüzde bir tahta ve üzerinde taşlar… Belki de tüm hayatınız orada. Hamleniz, riskiniz, öfkeniz, sabrınız, kararlarınız.. Her şey bir oyundan ibaret. Ve bu tahta, taşlar size yaşam adına çok şey kazandırıyor. Düşünüyorsunuz, hamlenizi yapıyorsunuz. Geri dönüşü olmayan yolculuklara çıkıp saygıyla sonuca boyun eğiyorsunuz… Satrancı, Satranç Federasyonu Başkanı Gülkız Tulay’la konuştuk…

Büyük hayatın

küçük modelİ;

Satranç Satranç denildiği zaman akla ne geliyor? Sizce satranç nedir? Satranç, stratejik ve analitik düşünmeyi sağlayan, sporcusuna analiz yeteneği kazandıran, birleştirici, bütünleştirici bir spor dalı. Özgüveni yüksek, akılcı, analitik nesiller için satranç sporu çok önemli.Satrancın en önemli kazanımlarından biri de sabır ve yenilgi karşısında ders çıkartıp, bir sonraki karşılaşmada atılması gereken hamleleri önceden

SATRANÇ FEDERASYONU BAŞKANI

planlamayı öğretmesi. Satrancın yaygınlaşmasıylabirlikte “O kadar da zor değilmiş.”şeklinde cümleler duyuyor musunuz? Evet, satranç eskiden insanlar açısından daha kapalı bir kutu gibiydi. Yaygınlaşması, daha fazla ve farklı mekanlarda oynanmaya başlaması, yaşı küçük çocukların da satrancı iyi oynamalarından kaynaklı bu algının kırıldığını düşünüyoruz.

GÜLKIZ TULAY

Satrancı herkes oynayabilir mi? Federasyon başkanı olduğum zamanlarda bize birtakım sorular geliyordu. Bunlardan birisi de “Zeki insanlar mı satranç oynayabilir?” şeklindeydi. Bu soruya bizim cevabımız tabi ki her zaman “Hayır.” Bana göre bunun sebebi satrancın zor bir oyun olarak görülmesi ve zor olan bu oyunu da sadece zeki insanların oynayabileceğidüşüncesinin yaygın olması. Herkes satranç oynaya-


bilir. O kadar farklı kesimlerde satranç oynanıyor ki; baktığınızda bir meydanda, parkta, anaokulunda, kurumların lobilerinde vb. yerlerde bunu görebiliyoruz. Bu sayede de algı değişmiş oldu. Bizde bu bağlamda birçok alana bahçe satrançlarını yerleştirmeye başladık. Daha çok alanda, herkesin ulaşmasını sağlamaya çalıştık. Bazı sporlarda veya oyunlarda olduğu gibi satranç için de pahalı malzemeler gerekli midir? Hiç değil. Öğrenmek isteyenler için çok rahat ulaşılacak bir beyin jimnastiğidir satranç. Gerek online platformlarda gerekse Federasyonumuzun il ve ilçe teşkilatlarında, faklı kurumlarda, bahçe ve parklarda isteyen herkes satranç oynayabilir. 2005 yılında MEB ile yapılan bir protokol neticesinde okullarımızda da çok yaygın hale geldi. Ana sponsorumuz Türkiye İş Bankası tarafından 21 bin okulda satranç sınıfı açtık. Türkiye genelinde yaklaşık 45-50 bin okul var ve biz yarısında satranç sınıflarımızı oluşturmuş olduk. Ve bu sınıflar,satrançöğrenmek isteyen çocuklarımız içinson derece önemli proje oldu.Oynamaları konusunda özellikle küçük yaştaki çocuklar ve öğrencilerehep tavsiyelerde bulunuyoruz. Çünkü satrancın kazandıracağı özelliklerinçocukların eğitim öğretim hayatlarına da katkı sağlamasını istiyoruz. Satranca başlama yaşı nedir ve ne kadar sürede öğrenilir? Günümüzde satranç oynama yaşı 4’e kadar düştü. Satrancı oynamanın ve öğrenmenin ne yaşı ne de cinsiyeti var. Alt yapı ve malzeme bakımından da kolay ulaşılabilir bir spor. Bu durumun getirdiği olumlu sonuçlar, sürece olumlu katkılar sağlıyor. Türkiye Satranç Federasyonu web sayfamız, il ve ilçe teşkilatlarımız çok aktif olduğu için de ilgili olan insanlar kolayca öğrenebilmekte, faaliyetlerimizden haberdar olmakta ve oynayabilmekteler.

başlayınca saatlerce oturup düşünmeyi öğreniyor.Belki de en önemli kazanımı bu. Çünkü o yaşlardaki çocukları bir yerde tutmak zordur. Saygılı olmayı öğreniyorlar. Satrancın en temel kurallarından birisi oyuna başlamadan önce rakibine başarılar dilemektir, saygı duymaktır. Zaman kullanımını iyi öğretir. Satranç, oyunculara son derece güzel erdemler kazandıran bir spordur. Oyuncular bütün bir hayatı o satranç tahtasının üzerinden yaşıyor, organize ediyor, öğrenip uyguluyor diyebilir miyiz? Kesinlikle. Zaten usta bir satranççının

kullandığı çok güzel bir söz var, “Satranç büyük hayatın küçük modelidir.” Sorunuzla bu cümle birebir örtüşüyor. Oyuncu o masada, satranç tahtasının başında hızlı hareket ediyor, bunun avantajını ya da dezavantajını yaşıyor. Düşünmesi gerekiyor, iyi bir hamle yaptığını düşünürken rakibi ondan daha iyi hamle yaparak onu mağlup edebiliyor. Bu nedenle de daha dikkatli düşünüp hareket etmesi gerektiğini anlıyor. Algılamanız ve konsantrasyon gücünüz de artmış oluyor. Satranç sporcularının en iyi özelliklerinden birisi de müthiş bir hafızaya ve dikkate sahip olmalarıdır. Okudukları bir metindeki yanlışı

Satranç bir insana neler kazandırıyor? Hayatına ne gibi katkılarda bulunuyor? 4-5 yaşında bir çocuk satranç oynamaya www.metropoldergileri.com

49


RÖPORTAJ

50

hemen bulabilirler. Aslında fotografik bir hafızaya sahip oluyorlar. Müthiş bir özeleştiri yeteneğine de sahip olmuş oluyorlar.Banagöre kazandırdığı en büyük özelliklerden birisi oyuncunun maçı kaybetse bile taşları yeniden dizerek rakibini tebrik edip maçı öyle tamamlaması, analiz odasına beraber giderek analizlerini yapmalarıve centilmenliği elden bırakmamalarıdır. Oyuncuların kaybetmeyi hazmederek

erdemli bir davranış içinde olmaları bence satrancın ne kadar özel bir spor branşı olduğunu çok net ortaya koyuyor. Oyuncuların eşit şartlarda yarıştıklarının bilincinde oldukları ve kaybetmeye hiçbir bahane bulamayacakları bir spor dalı. Saygı çerçevesinde itiraz etmeyi öğreniyorlar.Ben birçok anne babadan çocukları ile ilgili şunu duyuyorum; “Çocuğum kendini savunamazdı, bir yere gittiğinde hakkını savunamaz, iti-

raz edemezdi. Ama satranç oynamaya başladıktan sonra kendini çok güzel savunmaya başladı.” Bu da gerçekten göz ardı edilemeyecek bir özellik. Bizim yaş grupları dediğimiz 81 ilden 7-18 yaş arası sporcuların yarıştığı ve son yıllarda katılımın çok arttığı Türkiyeşampiyonalarımız var. Burada yarışan engelli öğrencilerimiz oluyor. Mesela ileri derecede kas hastası bir kızımız var, çok başarılı. Defalarca Türkiye birinciliği aldı. Galatasaray Üniversitesi’nde okuyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Haftası’nda yaptığımız Türkiye Kadınlar Satranç Şampiyonası’nda üçüncü oldu. Hayata tutunmanın en önemli yollarından birinin satranç olduğunu her yerde ifade ediyor. Türkiye’ye baktığımızda “Diğer ülkelere göre iyi bir yerdeyiz” diyebilir miyiz? Kesinlikle diyebiliriz. “Daha iyi olmalıyız”ı bile az kullanır olduk. Şuan dünyaya baktığımızda Türkiye satranç ülkesi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Türkiye’de zaten çok yaygınız, 900 bine yaklaşan lisanslı sporcumuz var. Hedefimiz 1 milyon. Lisans


sahibi olmadan da bu sporu yapan birçok sporcumuz bulunmakta. Ancak turnuvalarda yarışmak için lisans kuralımız var. Yurtdışındaki turnuvalara göndermiş olmak için göndermiyor, derece bekleyerek çok sık sporcu gönderiyoruz. Nerdeyse turnuvalardan madalyasız, kupasız gelen sporcumuz olmadı. Bugün bile Avrupa Genç Takımlar Şampiyonası’ndan bir madalyayla dönüyoruz. Geçtiğimiz hafta sporcularımız Polonya’da gerçekleştirilen Avrupa Okullar Satranç Şampiyonası’ndan 9 madalyayla döndü. Türkiye artık ciddi bir rakip oldu. Çok başarılıeğitim programlarımız var. Çok iyi ve güçlü bir antrenör ekibiyle çalışıyoruz. Gerek dünyadan getirdiğimiz antrenörler, gerekse ülkemiz antrenörleri gayet başarılılar.Olimpiyatlar bir spor branşının en üst yarışma birimidir. Bizde de iki yılda bir yapılan satranç olimpiyatları var. Nereden nereye geldiğimizi yıllara göre şu şekilde sıralayabiliriz. Ben 2012 yılının Kasım ayında Federasyon Başkanı oldum, 2016’dan itibaren de 2. dönemimdeyim. 2012 yılında 40. Satranç Olimpiyatları’nı İstanbul’da yaptık ve 42. sıradaydık. Hemen ardından 2014 yılında Tromso’da olimpiyatlara katıldık, 21. olduk. 2016’da Bakü Satranç Olimpiyatları’na katıldık ve orada da 6. olduk. İlk 10ülkenin davet edildiği Dünya Takımlar Satranç Şampiyonası’na davet edildik. Türkiye, tarihinde ilk defaDünya Takımlar’dan davet alarak bu en üst organizasyona katıldı ve şampiyona-

nın gerçekleştiği Rusya’da ise dünya 5.si oldu. Sporcularımızın göstermiş oldukları performans ile gurur duyduk. Dünya satrancının devler liginde, artık Türk satrancı da var’ dedik ve bunu tüm dünyaya ispat ettik. Önümüzdeki dönemde ne gibi projeleriniz ve turnuvalarınız olacak? Güzel yurdumuzun kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına durmadan, yorulmadan satranç sevgisini taşımaya devam edeceğiz. Kusursuz organizasyonlarımız, coşkulu ve renkli etkinliklerimiz, hayatları güzelleştiren projelerimizle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. TSF olarak Edirne’den Malatya’ya, İzmir’den Ankara’ya, Mersin’den Burdur’a kadar Türkiye’nin dört bir yanında Belediyelerimizin desteği ile ulusla-

rarası turnuvalar düzenliyoruz. Ayrıca dünya satranç otoriteleri tarafından tescillenen organizasyon başarımız sayesinde dünyanın en önemli satranç şampiyonalarına ev sahipliği yapacağız. 2018 Dünya Gençler Şampiyonası, 2018 Dünya 16 Yaş Altı Satranç Olimpiyatı, 2019 Avrupa Kadınlar Satranç Şampiyonası ve 2020 Avrupa Yaş Grupları Şampiyonası gibi çok önemli organizasyonları ülkemizde gerçekleştireceğiz. Projelerimizle toplumun her kesimine dokunmaya, tüm Türkiye’yi satrancın barış, kardeşlik, centilmenlik dünyasında buluşturmaya devam edeceğiz. Suça sürüklenmiş çocuklardan sevgi evlerine, şehit ailelerimizden engelli çocuklarımıza kadar bu coşkuyu taşımaya devam edeceğiz.

www.metropoldergileri.com

51


HABER

52

İDARİ KADRO, ÖĞRETMEN, VELİ İŞBİRLİĞİ VE KARŞILIKLI GÜVEN ZEMİNİNDE BAŞARIYA ULAŞTIK… İyi eğitim almış insanlar, bir ülkenin en değerli zenginlik kaynağıdır… Bu doğrultuda hedeflerini belirlemiş olan Form Kampüs Koleji olarak; idari kadro, öğretmen, veli işbirliği ve karşılıklı güven zemininde başarıya ulaştığımıza inanıyoruz. Bizim için her öğrenci ayrı bir değere sahiptir. Öğrencilerimizin kendilerini ayrıcalıklı hissetmesi için her bir öğrencimize özel önem vermekteyiz. Bunu da akademik kadromuz, öğrencilerimiz ve velilerimiz arasındaki iletişimi sağlıklı bir şekilde yürüterek sağlamaktayız. YENİ SINAV SİSTEMİ LGS Liseye geçiş sisteminin değişmesiyle birlikte Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından ilk defa uygulamaya alınan LGS (Liseye Geçiş Sınavı) sonuçlarının ülkemizdeki tüm 8. Sınıf öğrencileri ve aileleri için hayırlı olmasını diliyoruz. Bu yıl ülkemizde 1 milyon 270 bin 8. sınıfı bitiren öğrenci var. Bu öğrencilerden 126 bin 240’ı beş farklı türde (Fen Lisesi, Anadolu Lisesi,Sosyal Bilimler Lisesi, Özel Program ve Proje Uygulayan Liseler )sınavla öğrenci alan bir okula yerleştirilecek. LGS’ye giren 996 bin adayın gerçek hedefi ise beş okul türü içinde toplam kontenjanı 78 bin 480 olan Fen Lisesi, Anadolu Lisesi veya Sosyal Bilimler Liselerinden birine yerleşmek. İKİNCİ OTURUM SAYISAL BÖLÜM ÖĞRENCİLERİ ZORLADI… Sözel bölümde öğrencilerin rahatlıkla yapabildiği sorular yer aldı. Adaylar, yeni tarz sorularla karşılaşmasına rağmen soruları rahat çözebildi. Ancak ikinci oturum olan sayısal bölüm, öğrencileri zorladı. Matematik uzun işlem; fen bilimleri ise üst düzey düşünme becerisi gerektirdiği için adaylar, soruları yetiştirmekte sorun yaşadı. LGS YERLEŞTİRME DEĞİL ELEME SINAVI… Form Kampüs Koleji olarak birden fazla kazanımın birleşmesiyle oluşan soruların gelebileceği düşüncesiyle öğrencilerimizi

yeni sisteme hazırladık. Güncel hayatla ilişkilendirilmiş, yoruma dayalı, fazla işlem gerektiren ve çeldiriciliği yüksek soruların öğrencilerin zaman kontrolü yapmakta zorlanabileceği öngörüsüyle yıl içerisinde gerekli tedbirleri aldık. Yeni sınav sistemi hakkında öğrenci ve velilerimizi MEB in yaptığı açıklamalar ışığı altında güncel olarak sürekli bilgilendirdik. Öğrenci ve velilerimizle sağladığımız karşılıklı güvenle başarıya ulaştığımızı düşünüyoruz. 8. Sınıf derslerine giren tüm öğretmenlerimizle sınav sistemini doğru analiz edip, öğrencilerimizi doğru yönlendirdiğimize inanıyoruz. Geçen yıl 17 bin Türkiye 1.si olmasına karşın bu yıl 18 Türkiye 1.’sinin olması uygulanan sınavın yerleştirme değil, eleme sınavı olduğu gerçeğini ortaya koymuştur. Böylesi zor bir sınavda öğrencimiz Muhemmed Emir Eren’in tüm sorulara doğru cevap vererek Türkiye Birincisi olması Form Kampüs ailesi olarak bizleri sevindirmiştir. 8. Sınıf öğrencimiz Muhemmed Emir Eren başta olmak üzere ailesini ve öğretmenlerini tebrik ediyoruz. Öğrencimizin başarısından dolayı Form Kampüs Koleji olarak haklı bir gururu yaşamaktayız. Diğer öğrencilerimizin de elde ettiği dereceler hem bireysel başarıda hem de kitlesel başarıda Form Kampüs Koleji’nin farklılığını ortaya koymuştur.

TECRÜBELİ KADRO… Böylesi zorlayıcı bir sınavda sağladığımız başarıda tecrübeli kadromuzun öngörüleri şüphesiz etkin bir rol oynadı. Her çocuğa yaşamının tüm alanlarında tam potansiyeline ulaşması için yardımcı olmak felsefesiyle hareket ederken gücümüzü ve enerjimizi eğitime olan inancımızdan almaktayız. İlk yıllarımızdan itibaren okulumuzun seçkin eğitim kadrosu, sıcak ortamı ve elde ettiği başarılarla büyük ilgi görmesi biz Form Kampüs ailesine sonsuz bir mutluluk yaşatmaktadır. Okulumuzun tercih edilen okullar arasında olmasında en büyük etken kurucularımızın eğitim sektöründe yıllarca öğretmen olarak çalışmış olmalarıdır. Bir eğitimci ancak; öğretmenin, öğrencinin ve velinin taleplerini anlayabilir. Sürekli kendini çağın gereklerine göre yenileyen bir okuluz. Ayrıca Konya nın eğitim seviyesinin yüksek oluşu ve veli –öğrenci beklentileri de bizlere yön vermektedir. Büyük hedeflere ulaşmak ve başarılara imza atmak için Formkampüs çatısı altında bir araya gelmiş, eğitimin gönül işi olduğuna inanmış bizlere; güvenmiş olan, biricik evlatlarını okulumuza emanet eden değerli velilerimize teşekkürü bir borç biliriz.


www.metropoldergileri.com

53


RÖPORTAJ

54

Çiğdem Kurut

Türkiye koşullarına en uygun tohumlar geliştiriyor, kuraklığa teslim olunmaması adına projeler üretiyor, Türkiye hayvancılığının gelişmesinde tüm umutları yeşertiyor. Tüm çalışmaları, araştırmaları dünya çapında takip ediliyor. Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nü, Enstitü Müdürü Dr. Fatih Özdemir’le konuştuk…

Ne varsa toprakta var Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü ne zaman ve hangi amaçla kuruldu? 1914 yılında Konya Valiliğine bağlı Numune Çiftlik olarak kurulmuş olan Enstitü 1934 yılına kadar bu görevini devam ettirmiş. Daha sonra 1934’den itibaren Hayvancılık Araştırmaları (Hara) yapmak üzere Tarım Bakanlığı Bünyesinde görev yapmış, 1986 yılında Türkiye tohumculuğunu geliştirmek üzere yapılan, Meksika merkezli CIMMYT ve Suriye Merkezli ICARDA gibi araştırma merkezlerinin de yer aldığı uluslararası iş-

BAHRİ DAĞDAŞ ULUSLARARASI TARIMSAL ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ

DR. FATİH ÖZDEMİR


birliği ile aynı arazide kurulan “Bahri Dağdaş Milletlerarası Kışlık Hububat Araştırma Merkezi” ile 2002 yılında birleşerek bugünkü adını almış ve Türkiye’nin en büyük araştırma merkezlerinden birisi olmuştur.

Tarım ve hayvancılık adına çok geniş bir çerçevede çalışma yürütüyorsunuz. Özellikle buğday alanındaki çalışmalarınız tüm dünyanın gözünde..

Bakanlığımızın ülke tohumculuğu ve ıslah çalışmalarını geliştirmek amacıyla 1986 yılında CIMMYT ve 1990 yılında ICARDA kuruluşlarıyla kışlık ekmeklik buğday alanlarında verim ve kaliteyi geliştirmeyi amaçlayan buğday ıslahı adına yaptığı uluslararası işbirliği o tarihten beri devam ediyor. Bu işbirliği gereği oluşan Uluslararası Kışlık

Buğday Geliştirme Programı (IWWIPInternational Winter Wheat Improvement Program) Türkiye Koordinatörlüğü “Bakanlığımız adına” Konya Bahri Dağdaş UTAE tarafından yürütülüyor. CIMMYT ve ICARDA Türkiye Koordinatörleri ile birlikte üçlü koordinasyon sistemi ile Konya’dan koordine edilen bu programın, sadece Türkiye değil başta Orta-Batı Asya ve Kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere tüm kışlık buğday yetiştirilen alanlar sorumluluk alanı olarak kabul ediliyor. Enstitümüz, 100 ülke ile genetik materyal değişimi konusunda anlamında işbirliği halinde. Her yıl yukarıda bahsedilen coğrafyada ihtiyacı olan 55-60 ülkeye ıslah amaçlı bilimsel materyal göndererek onların ıslah programlarına kaynak sağlıyor. Sadece Türkiye’ye değil, Ülkemizin

bölge ve dünyadaki yeni vizyon ve misyonu gereği tüm dünya ile bağlantı halinde. Dünyada hızla sorun haline gelen GIDA GÜVENLİĞİ konusunda dev adımlara vesile olan Enstitümüzün çalışmaları bu anlamda dünyada da biliniyor. Bu programdan şimdiye kadar 35 tanesi Türkiye için olmak üzere toplam 82 buğday çeşidi geliştirilmiş olup, bunlar toplam 2.5 milyon hektar alanda ekilerek önemli bir katkı sağlıyor.

Kuraklıkla mücadele anlamında da çalışmalarınız var. Bu çalışmalardan bahseder misiniz? Kuraklığın üretimin önündeki en büyük sorunlardan birisi haline geldiği ve her yıl yeni bir doğal afetin dünyamızı vurduğu bir dönemde Bakanlığımızın vizyonu ile kurulan Dünya’da alanın-

www.metropoldergileri.com

55


RÖPORTAJ

56

ri götürülerek destekler alındı.

Konya tohumculukta ne durumda? Enstitünün buna katkısı nedir?

da önde gelen, Türkiye’de ise tek olan tam donanımlı TÜRKİYE KURAKLIK TEST MERKEZİ’ de Enstitü bünyesinde, kuraklığa dayanıklı çeşitler geliştirmek üzere çalışmalar yapıyor. 2010’dan bu zamana kadar ERAYBEY ve BOZKIR isimli 2 adet kurağa dayanıklı buğday yanında bu yıl hepsi kuru alanlar için özel olmak üzere TANER, ŞEHZADE ekmeklik buğdaylarının yanısıra, TÜRKÖZ makarnalık buğday, ÖZER tritikale ve AYRANCI isminde yeni arpa çeşitleri geliştirildi. Bu çeşitlerimizin hepsi çok yüksek kalite ve verimleri ile iddialı olup, üreticilerimize hızlıca ulaştırılmak için bu yıl içinde özel sektöre veya TİGEM, Tarım Kredi gibi devlet iştiraklerine devredilecek. Önümüzdeki iki yıl içerisinde de

30 adet yeni çeşit tescil edilmek üzere başvuru yapıldı. Yani Enstitü çalışıyor, ıslah ve genetik ilerleme durmadan devam ediyor. Diğer taraftan, Konya Kuraklık Test Merkezinin imkânlarının arttırılıp ULUSLARARASI KURAKLIK TEST MERKEZİ olması teklifi uluslararası partnerler (CGIAR-Global Phenotyping Centers Program) tarafından kabul edildi ve çalışmalar devam ediyor. Enstitümüz kuraklık konusunda dünya standartlarında bir merkez olmayı hedefliyor. KOP Eylem Planı içerisinde de gerek kuraklık, tohumculuk gerekse hayvancılık adına dünya çapında çalışmalar yapmak için proje teklifle-

Mevcut durumda Türkiye tohumculuğunun %35’inin yapıldığı Konya’da tohumculuk sektörüne şimdiye kadar geliştirdiği 35 çeşitle destek veren Enstitümüz, aynı zamanda Bakanlığımızın TOHUMCULUK KONUSUNDA DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZI SONA ERDİRİLMESİ ve tohum ithalatını azaltmaya yönelik vizyonu doğrultusunda birçok STK ve özel sektör tohumculuk firmaları ile de ortak Ar-Ge faaliyetleri yürütüyor. Bu anlamda Enstitüde başta Buğday olmak üzere Arpa, Yulaf, Tritikale, Çavdar, Mısır, Ayçiçeği, Soya, Aspir, Fiğ, Yonca ve Karabuğday ıslah programları yürütüyoruz. Enstitümüz 1987’den beri devam eden ulusal ve uluslararası tohum geliştirme çalışmalarının yanında geliştirerek gerek TİGEM, gerekse özel sektöre satış hakkını devrettiği çeşitlerin ORJİNAL kademede (150 ton tohum ) üretimi de yaparak çeşitlerin devamlılığını sağlıyor. Bu bağlamda Türkiye tohumculuğunun %35’inin yapıldığı Konya’da ve Türkiye’nin hemen her bölgesinde yaklaşık 150 firma ile tohumculuk sözleşmemiz mevcut. Bazı rakamlarla durumumuzu netleştirirsek Türkiye arpasının %15’ini, toplam Türkiye hububat tohumluğunun ise %7,5’ini Enstitümüz üretmektedir. Bu rakamlar da ne kadar büyük katkı sağladığımızı gösteriyor.

Hayvancılığın gelişmesine yönelik ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz? Orta Anadolu’nun öz evladı olan koyunculuk hakkında ülkemizde araştırma yapan bir kaç enstitüden birisi olan Bahri Dağdaş UTAE, Bakanlığımızın desteğiyle koyun ve keçi üzerine yürütülen “Halk Elinde Islah Projeleri” içerisinde Antalya’dan Sivas’a kadar uzanan hatta devam ettirdiği projelerle Türkiye hayvancılığının gelişmesine katkılar sunuyor. Bu kapsamda sadece Enstitümüzün yürüttüğü projelerde yetiştiricilerimiz 2017 yılında 2 Milyon TL hibe destek aldı.


1989 yılında başlayan “Türkiye Koşullarına Uygun Yerli Etçi Koyun Islah Çalışmaları” sonucunda Türkiye için 4 adet yeni tip (HASAK, HASMER, LİNMER VE HASİV) geliştirildi, bunlardan HASAK ve HASMER etçi ırk olarak 2016 yılında tescil edildi. Bu yeni ırkların yaygınlaştırılması ile ülke et ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlanacak. Kurumumuz büyükbaş hayvancılıkta da önemli çalışmalara imza attı. “Embriyo Transferi” ve “İnvitro Fertilizasyon” gibi ileri Biyoteknolojik yöntemleri kullanarak ıslah ve geliştirme faaliyetleri yürütmeye devam ediyoruz.

KOP Eylem Planında da yer alan ve Kalkınma Bakanlığından desteklenmiş olan (100 Milyon TL bütçeli proje ile halk arasında Montofon olarak bilinen ) Orta Anadolu koşullarına adaptasyonu yüksek ve kombine bir ırk olan “Esmer Irk Sığır Damızlık Sığır Geliştirme Projesi” ile Türkiye’nin et ihtiyacına da orta vadede çözümler üretilecek. Bu çalışmanın da tüm hazırlıkları bitmiş olup bu yıl ihalesi yapılacak inşallah. Bu çalışmaların yanında Yerli Genetik Kaynaklarımızın Korunması kapsamında Enstitü koşullarında ve Yerinde Koruma faaliyetleri de sürdürerek bu kaynakların gelecek nesillere aktarılması ve istenilen genlerin ıslah yoluyla aktarılması gibi çok önemli çalışmaları da yürütüyoruz. Kanatlı çalışmalarında tecrübeli olan Enstitümüz, Bakanlığımız ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı destekleri ile yerli genetik kaynaklarımızdan “KEKLİK ÜRETİMİ” de yapıyor. Bu faaliyetle; buğdayın ana za-

rarlılarından olan SÜNE ile Biyolojik Mücadeleye katkı sağlanıyor, Doğal hayat destekleniyor, keklik ile ilgili bilimsel çalışmalar yürütülüyor.

Son olarak şu anda yürütmekte olduğunuz Ar-Ge çalışmalarınız neler? Enstitü özellikle kuru alanlar başta olmak üzere topraktaki nemin muhafazasını sağlayarak tarım yapılan alanların verimliliğini arttıran ve Türkiye için çok önemli olan “Doğrudan Ekim” konusunda çalışmalar uzun yıllardır devam ediyor. Doğrudan ekim sistemi ile çiftçilerimiz topraklarını işleme masraflarını bertaraf etmiş olacak ve girdilerini azaltacaklar. Yaptığımız çalışmalara göre doğrudan ekim, azaltılmış toprak işleme ve şeritvari sürüm çalışmaları ile üreticilerimizin %50’ye varan akaryakıt tasarrufu sağlamaları mümkün olacak. Enstitümüzün Ekonomi-İstatistik Bölümünce yapılan araştırma ve analizler,

www.metropoldergileri.com

57


RÖPORTAJ

58

tarımın başkenti olan Konya’mız ve tüm Türkiye’nin tarımsal yapısı ve tarımsal ekonomisini değerlendiriyor, bu alanlarda yapılacak stratejik çalışmalara veri sağlayıp ışık tutuyor. Enstitü Bitki Sağlığı Bölümü, uzman kadrosu ile Enstitü sorumluluk alanında ve gerekirse tüm Türkiye’de meydana gelen veya gelmesi muhtemel hastalık-zararlı salgınlarını tahmin edip gereken tedbirleri aldırmada rol alıyor. Bu önemli görevin yanında hastalıklara dayanıklı bitkiler ve yeni çeşitler geliştirilmesi için ıslah programlarına katkılar sağlanıyor. Önemi her geçen gün artan Hububatta ve diğer ürünlerde kalite, kurumumuz Kalite-Teknoloji Bölümünce uluslararası standartlarda değerlendirilip ıslah programına katkı sağlıyor. Enstitümüz tüm bu çalışmaların yanında özellikle anavatanı olduğumuz hububatta “Yerel Buğday” denilen ve genetik hazinemiz olarak adlandırdığımız köy buğdaylarını tüm Türkiye’den 65 ilden tarayarak topladı ve bu 3 bin adet popülasyonu gen bankasına kazandırdı. Gen bankasına kazandırılan bu genetik hazine mevcut çeşitlerin geliştirilmesi için TÜBİTAK, Üniversite ve Sivil Toplum Kuruluşları ile beraber yapılan çalışmalarda kullanılmaya başlandı. Bunun yanında TARSİM ile uzun yıl-

lardır yapılan ortak çalışmalar sonucunda dünyada ilkler arasına girerek İlçe Bazlı Kuraklık Verim Sigortası-İBKVS ilk kez geçen yıl buğdayda, bu yıl ise arpa yulaf ve tritikalenin de kapsama alınmasıyla tüm Türkiye genelinde üre-

ticilerimizin riskten korunması amacıyla uygulamaya konuldu. Bu proje kapsamında tüm Türkiye’deki Tarsim eksperlerine İBKVS’nın uygulama esasları ve arazide uygulanması ile ilgili eğitimler tarafımızdan verildi. Enstitülerimizin ulusal ve uluslararası proje, çalıştay, kongre ve seminer gibi faaliyetleri Türkiye üreticisine katkı sağlamak amacıyla devam ederken son olarak Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü–FAO ile de ‘Bozkır Ekosistemlerinde İklim Değişikliğine Ekosistem Tabanlı Uyum için Tarım Uygulamalarının Sürdürülmesi’ Projesi kapsamında anlaşma imzalayarak bu projeye AR-GE ve eğitim desteği sağlamak için kolları sıvadık. Çalışmalarımız aslında çok daha fazla ama bu kadarı ile yetinelim. Ne varsa toprakta var. Biz de bunun bilinciyle büyük bir şevkle çalışmaya devam ediyoruz.


www.metropoldergileri.com

59


RÖPORTAJ

Çiğdem Kurut

60

MAZLUMLARIN

ÖZKAN ABİSİ Sizi tanıyabilir miyiz? 1974 Konya doğumluyum. İlk orta ve lise eğitimini Konya’da aldım. Ankara Bilkent Üniversitesi’ni bitirdim. İkinci üniversite eğitimimi ise Selçuk Üniversitesi İşletme Bölümünde aldım. Aynı üniversitenin iktisat bölümünde de yüksek lisans yaptım. Özkaymak Holding’e bağlı Özkaymak Turizm Ldt Şti. Otobüs ve Seyahat Grubu Yönetim Kurulu üyeliği görevini sürdürüyorum. Evliyim, 3 çocuk babasıyım.

Yardıma muhtaç ülkelere yaptığınız yardımlarla gündeme geldiniz. Bu çalışmaları nasıl yürütüyorsunuz? 2011 yılında başlayan Arap Baharı’nınsonrasında Suriyeli insanların ülkemize gelmeleriyle beraber bu insanların sıkıntılarını, sorunlarını ülke olarak hep beraber yaşadık. Tabi burada olanın dışında bir de göremediğimiz, belki de görmek istemediğimiz durumlar vardı. Onları da görmeden, yaşamadan

Çığlıkları ağızlarından değil adeta gözlerinden yükselen çocuklar… Evladını, eşini yitirmiş analar, kadınlar… Yalın ayak aydınlığı arayan babalar.. Dünyanın dört bir yanında zulüm gören mazlumlar.. Bazen duyup görmediğimiz hatta duyup görmek istemediğimiz canlar… İyi ki insanlar var. Var ki; bu canlara dünyada kendilerinin de var olduğunu, birilerinin onları gördüğünü, duyduğunu, yanlarında olunduğunu, en önemlisi de onlara insan olduklarını anımsatıyor.. İşadamı Özkan Özkaymak da bu insanlardan biri. O mazlumların Özkan Abi’si…


anlamamız imkansızdı. Savaş şu anda belki durdu ama son 7 yıl yakın bir süre devam etti. Açlık, yoksulluk, çocuğunu, eşini, yakınını kaybedenler… Hepsi dünyadan bihaberler. Canlarının derdine düşmüşler. Ne oluyor, ne bitiyor belli değil. Biz de dedik ki; mazlum nerede varsa biz oradayız. 2000 yıllık teamülü olan bir devletiz, milletiz. Mazlum neredeyse biz oradayız düşüncesi ve ilkesiyle kampanyalar yaptık. Suriye başta olmak üzere zulüm altındaki insanlara yardım elimizi uzatmaya çalıştık. Siz yardımları da kendiniz götürüp teslim ediyorsunuz. Bu riski nasıl göze alıyorsunuz? Şubat Ayı’nda Suriye’ye bir yardım kampanyası yaptık. Fırat Kalkanı operasyonu devam ediyordu. O zamanlar olaylar biraz daha sıcaktı. Ramazan Ayı içerisinde yine Ramazan paketi, erzak yardımı kampanyası düzenledik. Onları gidip bire bir teslim ettik. Yardımları AFAD kanalıyla da gönderebilirdik ama kendimiz götürmek, sıcak temas kurmak, o insanlarla birebir görüşmek istedik. Ama gerek AFAD’ın gerekse Valiliğin önemli desteklerini gördük. Sonuçta Allah bize bir hayat bahşetmiş. Bir yerde de son bulacak. Ha orada, ha burada ya da bir trafik kazasında.Sonuçta bunun önüne geçemezsiniz, ne yazıldıysa odur. O anlayışla gittik. Erzak paketlerini, çocuklara uygun oyuncak, kıyafet gibi malzemeleri topladık, teslim ettik. Bizim için de iyi bir tecrübe oldu. Kendimize sırf Suriye’yi de endekslemedik. Aynı çalışmaları mazlumun olduğu pek çok yerde gerçekleştirdik.

olduk. Bizim nasıl rahat ve huzurlu bir yaşam sürdüğümüzü, yoksunluğun ne demek olduğunu bir kez daha anladık. En önemlisi de acı çeken insanların yüzüne hapsolan, bakışına işleyen o simayı gördük. Bu gördüklerimiz önemli bir tecrübeydi. Bu çalışmaları, organizasyonları kendi arkadaş çevrenizle ve kendi imkanlarınızla yapıyorsunuz. İlk başlangıç noktanız ne oldu? Böyle organizasyonlara aslında lise yıllarında başlamıştım. Konya Gazi Lisesi’ne devam ediyordum. Yıl 1992. Lise 2. Sınıftaydım. Ramazan Ayı’ydı. Kış aylarının sonu, baharın ilk günleri. Erzincan’da çığ felaketi olmuştu. Erzurum depremi, grizu patlaması, Azerbaycan’ın DağlıkKarabağ Bölgesinde yaşananlar

gibi peşpeşe felaketler yaşanıyordu.Sınıfta oturuyorduk.Ramazan Timurlen diye bir edebiyat hocamız vardı. Kendisi şu an İzmir’de.Ona dedim ki; “Hocam boş boş oturuyoruz. Birşeyler yapmamız lazım.” Önerin ne dedi.“Çıkalım, en azından bir yardım kampanyası düzenleyelim” dedim.Tamam dedi.O zamanlar bu işin usulünü bilmiyorduk. Üç arkadaş rastgele çıktık.Altımızda hocanın arabası. Benzinini doldurduk. Ramazan boyunca 15 gün iftar saatlerine kadar koşturduk. Nakit, ayni, eşya, aklınıza ne gelirse. Battaniye,çarşaf, yastık, tıbbi malzeme derken her türlü yardımı aldık. Bu sürede okula hiç uğramadık. Sabah çıkıp akşam ezanı okunana kadar dolaştık.Bir tıra yakın eşya topladık. Bunun içinde undan çocuk bezine varana kadar aklınıza gelebilecek her şey vardı. Ne

Bu çalışmalarınız nasıl bir tecrübe kazandırdı? Gittiğimiz bölgelerdeki insanlar Türkleri öyle benimsemişler ki; oraya yardım için Türk’ten başka birinin gelmeyeceğini biliyorlar. Görür görmez size sevgi gösterisinde bulunuyorlar. Bir kalem, küçük bir oyuncak, ya da çikolata verdiğiniz bir çocuk; size ailenizin, çocuğunuzun göstermediği duygusallığı gösteriyor. Onu yaşamak çok farklı bir duyguydu. Orada şükürsüzlüğümüzün, memnuniyetsizliğimizin had safhada olduğunu gördük. Küçük şeylerle nasıl mutluluk çığlıkları atılabildiğine tanık www.metropoldergileri.com

61


RÖPORTAJ

62

verirlerse alıp, Opel servisinin olduğu yerde kapalı bir yerimiz vardı, oraya koyuyorduk. Bir pikap dolusu da tıbbi malzeme geldi.O zamanın şartlarına göre iyi denebilecek bir meblağ da nakit para topladık.Bu yardımlarımızı ulaştırdık. İlk deneyimimiz buydu. O süreç de bize çok şey kazandırdı. Kimisi azarla-

dı, kimisi kovaladı, kimisi de neyi varsa ortaya koydu. Böyle etkinliklerin içerisinde genellikle çocukluk ya da gençlik dönemlerinde belli sıkıntılar yaşayıp ileride maddi refaha kavuşmuş kişileri görüyoruz.Siz varlıklı bir aileden gelmeni-

ze rağmen nasıl bir ortamda yetiştiniz ki; bu duyarlılığınız beslendi? Ailenin de elbette katkısı büyük.Ama sizin içinizde o mayadan olması gerekiyor. Tabana, o insanların içine inebilmeniz lazım. O insanlar günlük hayatlarını nasıl idame ettiriyor, nasıl geçiniyor, o gün karnını nasıl doyurdu? Evinde ne


var, yakacak odunu var mı? Bunları bilmek gerek diye düşünüyorum. Yeni nesil biraz daha farklı. Belki yokluğu görmediler. Çok şükür biz de görmedik ama daha duyarlıydık. Aileler zengin bile olsa “benim çocuğum zengin çocuğu, bunun bir farkı olsun” demezdi. Aksine ayıplanırdı. Çocuklar sıkı sıkı tembihlenirdi. Şimdi bakıyoruz; zenginliği göstermek moda haline geldi. Bir çocuğa küçük bir oyuncak verdiğiniz zaman o çocuğun gözlerinde neyi görüyorsunuz? O elektriği, ışığı zaten hemen alıyorsunuz. Orası sözün bittiği yer. Hiçbir şey diyemiyorsunuz. Belki bizim burada pekçok çocuğa onu verseniz dönüp bakmaz bile. Ama orada küçücük bir şey o

çocuğun dünyası olabiliyor.Son 5, 6 yıldır görmemiş. Yiyecek ekmeğe muhtaç. Ayağında bırakın ayakkabıyı terlik bile yok. Taşın toprağın içinde yalın ayak geziyorlar. Sonra küçücük şeylerden mutlu oluyorlar. Sarılıyorlar, öpüyorlar. Gitmeden önce gözünüzde canlandırdığınız görüntüyle gittikten sonra karşılaştığınız görüntü birbiriyle örtüşüyor mu? Gideceğimiz yerle alakalı gerek orada görev yapan devlet büyükleri yada başka insanlarla görüşmelerimiz oluyor. Ön bilgiler alıyoruz. Ancak pek çok yerde yokluğun, dramın bu şekilde olduğunu hiç tahmin etmiyorduk. Düşündüğümüzden çok daha kötü tablolarla karşılaştık. Bu çalışmaları bir dernek ya da vakıf çatısı altında gerçekleştirmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa tamamen gönüllü bir şekilde mi devam edeceksiniz? Vakıf ya da dernek gibi bir düşüncemiz yok. Tamamen gönüllü bir şekilde bu çalışmalarımıza devam etmeyi planlıyoruz. Biz bu konuda profesyonel değiliz. Tamamen gölümüzden kopan bir çalışma sergilemek istiyoruz. Önümüzdeki günlerde gerçekleştireceğiniz bir proje var mı? Yeni bir hazırlık içerisindeyiz. Türklerin yoğun olduğu bir bölgeye yönelik çalışmamız olacak. Bunu da önümüzdeki günlerde açıklayacağız. www.metropoldergileri.com

63


GEZİ

64

Güneşin koşarak doğduğu hüzünle battığı şehir,

B EYŞEH İ R Gündoğumunun sıcak ışığı altında Dedegöl Dağlarının zirvesindeki karlar billur gibi parlıyor. Buzun beyazı ile bulutsuz gökyüzünün oluştuğu hoş sedanın seyrine doymak ne mümkün. Dağın eteklerinde gökyüzünün rengine nazire yaparcasına uzanıyor. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü BEYŞEHİR. Her bahçeden zümrüt ekinler fışkırmış, tarlalar yeşile kesmiş, hem de ne yeşil. Ağaçlar çiçeklenmiş, bazıları meyveye durmuş. Nadasa bırakılmış tarlalarda her türden çiçek boy atmış. Kan kırmızı gelincikler sarı papatya öbekleri arasında uzaklardan nasıl da fark ediliyor. Hava da dağ kokusu… Zirvelerden kopup gelen meltem çam ağaçlarının, kekiklerin o nefis kokusunu taşıyor kıyıya. Göl her saat değişen rengiyle bir renk cümbüşü sunuyor adeta. Mavinin, yeşilin ve turkuvazın her tonunu bulmak mümkün burası Beylerin şehri Beyşehir. Burası Beyşehir gölü. Daha doğrusu Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’ın Beyşehir’in güzelliklerine ve Beyşehir Gölü’ne hayranlığını dile getirmek amacıyla söylediği; “Cennet ya burasıdır ya da buranın altındadır” dediği yer Beyşehir Gölüdür. Gölün tamamını

içeren alan; 38.750 hektarlık saha gayet isabetli bir kararla 1993 tarihinde milli park ilan edilmiştir. Göl kendi ismiyle anılan ilçenin kuzeyinde, Dede göl dağları ile Sultan dağları arasında yer alıyor. Van gölü sodalı, Tuz gölü de adı gibi tuzlu olduğundan ülkemizin en büyük tatlı su gölü burası. Barındırdığı sazan, çiçek balığı, gövce, sarıbalık ve tatlı su levreği gibi türlerle de halkın geçim kaynağıdır.. İlginç bir özelliği de içindeki irili ufaklı adalar. Yaklaşık otuz adada su kuşları kuluçkaya yatıyor. Göl var olduğu sürece Beyşehir bir kuş cenneti olmaya devam edecektir. Bölge coğrafyasında Akde-

Metin TELLİ

E. Hv. Astsb. Kd. Bçvş. niz ve karasal bozkır iklimleri arasında geçiş özelliği gösterdiğinden flora ve fauna olağanüstü zengin. Bin metre civarındaki rakımı nedeniyle göl yüzeyinin kışın kısmen veya tamamen donduğu oluyor. İlkbaharla birlikte çevre yeniden yeşile bürünürken binlerce kuş adalarda kuluçkaya yatıyor. Son baharda ise göç yolları üzerinde olması nedeniyle yine on binlerce kuşa misafirlik ediyor. Beyşehir’in her mevsimi güzel olsa da kuşkusuz en baş döndürücü renklere yazın ilk günlerinde rastlanıyor. Bu mevsimde Beyşehir ile Amanos dağları arasında yer alan yüksekliği 3000 metreyi bulan sıradağların zirvelerin-


de henüz karlar erimemiş oluyor. Ova ise çoktan yeşil örtüsüne büründüğünden gölü tepeden seyreden yamaçların serine doyum olmuyor. Bölge doğal güzellikleri barındırmasının yanında, Hitit’lerden bu yana gelmiş geçmiş bütün uygarlıkların izlerini taşıması bakımından da önemli. Moğolların Selçukluları Kösedağ Savaşı’nda büyük bir yenilgiye uğratmasıyla tamamen yıkılan şehre önceleri “Viranşehir” adı verilmiş. Anadolu’nun verimli topraklarını yitirmek istemeyenlerden biri olan Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yeniden inşa ettirilen şehre “Süleymaniye”, “Süleymanşehir”, “Beyşehri” isimleri verilmiş. Ve son olarak günümüzde de kullanılan Beyşehir ismini almıştır.. Beyşehir’in kültürel güzelliklerin de keyfini çıkarabilir. Bunların başında kuşkusuz ilçe merkezindeki Eşrefoğulları cami ile Kubad-ı Abad sarayı geliyor. Eşrefoğlu camii; muhteşem taçkapısı, eşsiz mihrap ve minberi, üstün ağaç ve çini isçiliği yönünden bir adeta bir Tüek-İslam sanatları müzesi. 32×47 m ebadındaki cami taş, tuğla ve çini süslemeleri yanında özellikle ahşap destek ve tavan sistemindeki işleme ve nakışlarıyla meşhur. Taçkapı; yedi metre genişlik ve on metre yükseklikte Selçuklu taçkapı geleneğininin tipik bir üyesi. Son cemaat yerinin ulu camilerdeki ilk uygulamalarından olan harim galerisi, sivri kemerli çinili bir kapı ile içeriye açılıyor. Caminin tavanı, Anamas dağındaki sedir ormanlarından kesildikten sonra gölde 6 ay bekletilip fırınlanarak kurutulan 42 ahşap sütun üzerinde yükseliyor. Sütun kirişleri ve başları üzerine nakşedilmiş motifler günümüze kadar ulaşmış. Tavanın tam ortasında Bursa Ulucamidekine benzer bir açıklık mevcut ve bunun altında zemine “karlık” tabir edilen bir su tesisi açılmış. Burada eskiden kar biriktirilirmiş. Bunun amacı, sedir ağacından yapılan sütunların, karın erimesiyle oluşan rutubetle uzun ömürlü olmasını sağlamakmış. Minber ise tamamen ceviz ağacından üstün bir işçilik ve zengin bir süslemeyle, “kündekari” adı verilen bir teknikte, oymalı, çatmalı ve tutkal-

sız olarak yapılmış. Mihrap tümüyle döneminin zengin mozaik çinileri ile kaplanmış. Bu muhteşem ahşap yapıda çivi, vida benzeri metal bağlantılara gerek duyulmamış. Tamamen geçme tekniği kullanılmış. Ecdadın ahşabı nasıl bir sanat eseri haline getirdiğini göstermesi açısından fevkalade güzel ve bir eşini bulmanın bırakın Türkiye’yi bütün bir İslam coğrafyasında mümkün olmadığı nadide bir eser Eşrefoğlu camii. Beyşehir ilçe merkezinden çıkıp gölün batı yakasından Şarkikaraağac istikametine gidildiğinde Hoyran kasabası yakınlarında Kubad-ı Abad sarayının kalıntıları ziyaret edilebilir.

Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat Kayseri’den Antalya’ya giderken bu bölgeye geldiğinde tabiatın güzelliğinden fazlasıyla etkilenmiş. “Buranın suyu süt kadar güzel, adeta cennetten bir köşe. Eğer cennetin bekçisi burayı görse cennetin kapısına zincir vurur buraya gelir. Cennet ya buradadır ya da buranın altındadır” diyerek mübalağa sanatının enfes bir örneğini vermiş. Bu şair sultanın duygu ve düşünceleri ister istemez insanı heyecanlandırıyor. Burcu burcu kokan çiçekler, yüzünüzü okşayan meltem, suyun ova ve dağ ile oluşturduğu güzellik cennet bahçelerini arındırır. BEYŞEHİR

www.metropoldergileri.com

65


RÖPORTAJ

Çiğdem Kurut

66

KONESOB BAŞKANI

MUHARREM KARABACAK

Konya Esnaf ve SanatkarlarOdaları Birliği (KONESOB), girişimcilik kurslarıyla vatandaşlara esnaflığı teşvik ediyor. Eğitimler veriliyor, kursiyerler yapmak istedikleri mesleğin oda başkanıyla bir araya geliyor. Ahilik kültürü aşılanırken bir yandan da hedefler belirleniyor, umutlar yeşeriyor. Röportajımız KONESOB Başkanı Muharrem Karabacak’la…

KONESOB, GİRİŞİMCİLİK KURSLARIYLA ESNAFLIĞI TEŞVİK EDİYOR Konya Esnaf veSanatkarlarOdaları Birliği olarak girişimciler adına çeşitli projeler üretiyorsunuz. Bu projelerle neyi amaçlıyorsunuz?

Bunun bir hikayesi var aslında ve bunu da herkesin bilmesi gerektiğine inanıyorum. 2011 yılında Konya Minibüsçüler ve Umum Servis Araçları Esnaf Odası Başkanlığı olarak girişimcilik kurslarıyla alakalı meslek odalarının da girişimcilik dersleri vermesine ilişkin yetkiyi aldık. Bu yetki o dönemde ihaleyle alınıyordu. Müracaat ettik ve ihale bizde kaldı. İŞKUR Genel Müdürlüğü

meslek odalarının girişimcilik kursu veremeyeceğine dair bir yazı göndermek suretiyle bu ihaleyi bizim elimizden almış oldu. Girişimci olacak, girişimden maddi gelir kazanacak olan kişilerin ileride birer esnaf olacağını düşünerek İŞKUR Genel Müdürlüğümüzün yanına gittik. İŞKUR Genel Müdürlüğümüze düşüncelerimizden ve gerçekleştirmek istediklerimizden bahsettik. İŞKUR Genel Müdürlüğümüz de o tarihten itibaren tüm Türkiye’de girişimcilik kurslarını

meslek odalarına dadüzenleme yetkisini vermiş oldu. O tarihten sonra Konya Minibüsçüler ve Umum Servis Araçları Esnaf Odası olarak girişimcilik kursunu vermeye devam ettik.

Bu kurslarda nasıl bir başarı elde ettiniz?

Girişimcilik kurslarımızda bugüne kadar yaklaşık 3 bineyakın vatandaşımıza, esnaf ve sanatkarımıza ve onların yakınlarına bu belgeleri vermiş olduk. Bu belgelerle şuan işyerini açmış olan, hükümetimizin 50 bin lira hibesini,


devamında 100 bin liraya kadar da faizsiz kredisini kullanan ve üretimde yerini alan,daha fazla istihdam alanı oluşturan sektörler oluşturmaya çalıştık. Bu işe de Oda olarak vesile olduk. Bu bizim için önemliydi. Tüm kurslara katılıyoruz. Tüm kurslarda ilgilisektörlerin Oda başkanlarıyla birlikte kursiyerlerimizin karşısına geçiyoruz, onlara hayata, esnaflığa dair veya sisteme dair bilgilendirmelerde bulunuyoruz. Kısaca esnaflığı onlara teşvik etmiş oluyoruz. Her zaman amacımız, kepenk kapatan esnaftan ziyade yeni vergi levhaları alan esnaf ve sanatkarlar oluşturmak olmuştur. Aracılığı o dönemden bu yana sürdürüyoruz, sürdürmeye de devam edeceğiz. Amaçlarımızdan birisi de sürekli proje üreten, hükümetimizin vermiş olduğu destekleri esnaflarımıza yansıtan ve onların işlerini kolaylaştıran ve bu tarz hibelerden faydalanmalarını sağlayan bir Esnaf Odaları Birliğini oluşturmaktı.

timler veriliyor. Sonrasında iletişim de kesilmiyor. Whatsapp üzerinden iletişim grupları kurularak bir arkadaşımızın kafasına takılan soru o iletişim grubundaki diğer kursiyerimizin de bilgilenmesiyle yanıt buluyor. Özellikle kadın kursiyerlerimize ilk gün sorduğumuz, “Buraya neden geldiniz?”sorusunun cevabı dördüncü günün sonunda ilk günkü cevapla büyük bir farklılık gösteriyor. Aslında daha farklı sektörler olabildiğini ve kendisinin de farklı alanlarda yeteneklerinin olduğunu keşfediyor.

Hedefi olmadan gelen kursiyerler de oluyor mu?

Oluyor ancak hocamızın katkılarıyla da buradan düşünceleri netleşmiş, emin adımlar atan, kendine hedefler koyup onları gerçekleştirme çabası içinde kursu bitirip buradan ayrılıyorlar. Kursiyerlerimizin yaşadığı çevreye, yeteneklerine, kişiliğine göre bir meslek zaten ortaya çıkıyor. Bizler de kursun son günü Oda başkanlarımızla birlikte gidip hangi kursiyerimiz hangi meslek dalında, hangi işi yapmak istiyor diye

Devlet desteğinden yararlanmanın ötesinde bu kurslar girişimcilere neler kazandırıyor? Dersleri Prof. Dr. Mete Sezgin hocamız veriyor. Derslerde muhasebe, işletme gibi konular işlenerek o iş yerinin hibeden sonra ayakta kalabilmesi, kendini yönlendirebilmesi ve projeler üretebilmesini sağlayacak şekilde eği-

www.metropoldergileri.com

67


RÖPORTAJ

68

di destekleri vardı.Bunlardan esnaf ve sanatkarlarımızmaalesef yaralanamadı. Yararlanamama nedeni de sicil kayıtlarının silinmemiş olması. Hükümetimiz sicil affı çıkardı ancak özellikle özel bankalar bu duruma uymadı. İhtiyacı olan esnafa verilmesi gerekirken paralar ihtiyacı olmayan kişilere verildi ve dolayısıyla ihtiyaç sahibi esnafımız mağdur oldu. Şuan yapılandırma devam ediyor ve yapılandırma da bizim için önemli. Çünkü faiz silimi gibi birçok etkili çözüm sunuluyor.

bakıyoruz. Ve bu sayede kursiyerlerimiz yapmak istedikleri iş için Oda başkanına birebir soru sorma şansını yakalıyor. Oda başkanlarımız şu an özveriyle çalışıyorlar, üzerlerine düşen görevleri yerine getiriyorlar. Burada bir aile bağı var ve aile bağı ile daha iyi iletişim kurulur. Biz kursiyerlerimizin işyeri açılışlarına gidiyor, onların yanında yer alıyor ve sonrasında da onların reklamını yapıyoruz ve elimizden geldiğince katkı vermeye çalışıyoruz. İşsizlikten yakınan ve iş arayışında olan kadın-erkek bütün kardeşlerimize hiçbir yük yüklemeden yardımcı oluyoruz. Derslerimizi Uluslararası Gençlik Akademisinin büyük bir tesisi var orada gerçekleştiriyoruz.

Konya dışından gelen kursiyerleriniz de var mı?

Dönem dönemKonya dışından gelen kursiyerlerimiz oluyor ve kurs bitimine kadar Konya’da konaklıyor. Muhtemelen kendi illerinde de bu tür kurslar vardır ancak bu alanda Konya tercih ediliyor. Kurslar her hafta yapılıyor. İŞKUR un, bizim(Konya Minibüsçüler ve Umum Servis Araçları Esnaf Odası Başkanlığı)ve KOSGEB’in birlikte düzenlemiş olduğu programın takvimiyle kurslarımız gerçekleştiriliyor. İnşallah bu yılsonuna kadar da böyle devam edecek.

Başkanlık koltuğuna oturalı kısa bir süre oldu. Bu süre nasıl geçti? Başkanlık görevimde 70 günü doldurmuş durumdayız. Bu 70 gün içinde Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları

Birliği olarak, MEVKA, Avrupa Birliği Projeleri gibi bazı ortak çalışmalar başlattık.Ortak yürüttüğümüz 2 çalışmamız kabul edildi. Onlara da yakın tarihte başlayacağız. Burada esnafımıza yol gösterici olmamız gerekiyor. Bazı prosedürlerinkolaylaştırılmasını sağlamak durumundayız. Amacımız Türkiye’de söz sahibi olacak bir Esnaf Odaları Birliği’ni oluşturmak. Birliğimize bunu yaptık. Esnaflarımızın bağlı olduğu sektörlere yön vermeliyiz. Son dönemlerde gördüğümüz gibi ülkemizin üzerinde baskılar var. Euro, dolar bandında yükselişler söz konusu. Bu tür yükselişlere karşı esnaf ve sanatkarlar olarak bizlerin de daha çok çalışması, üretmesi ve istihdama fayda sağlaması gerekiyor.Bununla birlikte çekmiş olduğumuz sıkıntıları, sahadaki problemleri hükümetimize iletmek suretiyle düzenlemeler yapılmasını sağlamak amaçlarımız arasında. Esnafımız ve hükümetimiz arasındaki köprüyüoluşturmamız gerekiyor. Bundan sonraki süreç içerisinde de bunu sağlamaya devam edeceğiz. Devletimizin KOSGEB, İŞKUR üzerinden üretici esnaflarımızın yararlanabileceği birçok destekleri var. Bunları anlatmak zorundayız.

Esnaf ve sanatkarlar devlet desteklerinden yararlanırken en çok hangi zorlukla karşılaşıyor? Burada desteklerden faydalanmayı düşünürken karşımıza çıkan engeller de söz konusu. Bu engellerden bir tanesi;mesela geçmiş dönemde KOSGEB’in vermiş olduğu 20 bin liralık faizsiz kre-

Birlik olarak büyük bir kesimi temsil ediyorsunuz. Bu sorumluluğu taşımak nasıl bir duygu?

Esnaf Teşkilatı olarak Konya nüfusumuzun dörtte birini oluşturuyoruz. Bu oranı da iyi görmek lazım. Dörtte birini temsil ederken de yaşanmış olan bütün olumsuz toplumsal olayların karşısında duran esnaf ve sanatkarlarımız olmuştur. Gurur duyuyoruz. Bu bir ahilik ve teşkilatlanma kültürüdür. Bildiğimiz gibi ahilik teşkilatlanmasının tohumları Selçuklu döneminde Konya’da atıldı. Bu kültür Konya’da oluşturuldu, gelenek ve görenekleri yine Konya’dan çıktı. Ben tüm Konya esnaf ve sanatkarımıza bu anlamda çok teşekkür ediyorum. Konu vatan ve millet olunca neler yapılması gerektiğini ders niteliğinde öğretiyorlar. Aslında esnaf ve sanatkarın bu yapısının üniversitelerde tez konusu olarak da okutulması gerekiyor.Bizim amaçlarımızdan bir tanesi de çalıştaylar oluşturarak bu yapının daha farklı bir hale getirilmesidir.

Başka projeleriniz de var mı?

Girişimcilik kurslarımız belli dönemler halinde devam edecek. Bunun yanı sıra uyuşturucu ve bağımlılığa karşı mücadele de bizim mutlaka içinde olmamız gereken bir proje olmalı.Öbür taraftan istihdama katkı vermek açısından yapmamız gereken projeler de söz konusu. Ahilik teşkilatı bizlerin sayesinde daha iyi yerlere gelmek zorunda “Derdi olmayan kişinin sevdası olmaz.” Bizim derdimiz de Konya’ya karşı, esnafımıza karşı hizmet vermek, sevdamız da Konya. İnşallah Allah bize hayırlı hizmetlerin altına imza atmayı nasip eylesin.


www.metropoldergileri.com

69


HABER

70


www.metropoldergileri.com

71


SPOR

72

DÜNYA ŞAMPiYONU FRANSA HER ULUSUN TAKIMI

“Futbol basit bir oyundur, 22 kişi 90 dakika topun peşinden koşuyor, sonunda Almanlar kazanıyor” İngiliz Gary Lineker’in bu sözlerinin kadrosundaki oyuncularının %30.4’ü net Alman olmayan, şimdiki Almanya takımıyla alakası yokmuş. Kim Panzerlerin ilk kez Dünya Kupası’nda grupta kalacaklarını düşünebilirdi? Geçen sezonun yıldızı Muhammed Salah’ın attığı 2 gölün hiçbir işe yaramayacağı ve Mısır’ın puan kazanamayacağı kimin aklından geçebilirdi ki? 16 golle Dünya Kupası elemelerinin golcüsü Robert Lewandowski’nin

Rasim Mövsümov Ballond’OrAwardjuror

Rusya’da gol atamayacağını ve Polonya’nın grup sonuncusu olacağını kim ihtimal edebilirdi ki? Oyunu ile taraftarların sevgisini kazanan Senegal’in yalnız sarı kartlarının çokluğu yüzünden 1/8 finale çıkamayacağını tahmin edebilir miydik? Önceki yıllarda olduğu kadar 2018 Dünya Kupası da sürprizlerle zengin oldu.

İKİ YIL ÖNCE FİNALDE YENİLSELER DE... Ülkelerindeki Euro 2016 finalinde Por-

tekiz’e (0:1) kaybeden Fransa takımı, o yenilginin rövanşını Hırvatistan’dan aldı (4:2) ve 2. kez Dünya şampiyonu oldu. Ama işin ilginç tarafı Fransa Milli Takımı Dünya karması olarak da kabul edilebilir. Dünya şampiyonu kadrosunda belki de net Fransızlar sadece savunma oyuncusu Benjamin Pavard ve kanat oyuncusu Florian Thauvin’dir. Oyuncuların çoğunluğu Fransa’da doğsa da Afrika kökenlidir (Kamerun, Cezayir, Gine, Mali, Senegal, Togo, Angola, Kongo DC, Fas) ki, onların arasında Müslümanlar da var, örneğin, Gineli Paul Pogba. Mesela, Kamerunlu babanın oğlu Kylian Mbappe’nin annesi Cezayirli ve eski hentbolcu. Diğer futbolculardan Antoine Griezmann’ın babası Alman, annesi ise Portekiz, Hugo Lloris’in babası Katalan, Olivier Giroud’un büyükanneleri İtalyan, Lucas Hernandez’in babası İspanyol kökenlidir.

BİR ULUSUN TAKIMI...

Dünya Kupası finalisti Hırvatistan, başarılı oyunu ile taraftarların sevgisini kazandı. Diğer sporlardan sutopu ve hentbolda olimpiyat ve dünya şampiyonu olmuş Hırvatlar futbolda en


büyük başarılarına ulaşarak Dünya 2.si oldular. Bir zamanlar Hırvat takımında da Brezilyalı Eduardo (2004-2014), Avusturya kökenli Gordon Schildenfeld (2009-2016) gibi futbolcular oynamış. Fakat şimdi, Fransa’nın aksine, Hırvatistan bir ulusun takımı. Genel olarak, resmi verilere bakarsak, yaklaşık 56,6 km2 alana sahip Hırvatistanın 4,154 milyon nüfusunun %90.42’si Hırvat, %1.47’si Müslüman. Bir numaralı tarafdarı ülkenin bayan cumhurbaşkanı Kolinda Grabar-Kitaroviç olan Hırvat milli takımının teknik kadrosunda bir bayan da var. Iva Olivari takımın menajeri olarak görev yapıyor ve oyun sırasında yedekler arasında oturuyor.

CRISTIANO RONALDO’DAN SENSASYON TRANSFER

Rusya’daki turnuvaya Avrupa şampiyonu olarak katılan Portekiz, Almanya’nın 1972-1974 ve İspanya’nın 20082010’daki başarılarını tekrar edemedi. Dünya Kupası’nda 4 gol atan Cristiano Ronaldo, yarıştan sonra Juventus’a beklenmedik transferiyle gündeme geldi.

Bu da Real Madrid’den Juventus’a tüm transferler: 1962 Luis del Sol (İspanya) 2009 Fabio Cannavaro (İtalya) 2014 Alvaro Morata (İspanya) 2015 Sami Khedira (Almanya) 2018 Cristiano Ronaldo (Portekiz)

Juventus’taki tüm Portekizlilerin listesini de belirtim: 1988-1990 Rui Barros 1994-1996 Paulo Sousa 1996-1999 Dimas (Fenerbahçe’de de oynamış) 2007-2008 Jorge Andrade 2007-2010 Tiago 2018’den Cristiano Ronaldo 2018’den Joao Cancelo

AVRUPA - GÜNEY AMERİKA 12:9

Son dört Dünya Kupası’nda temsilcilerinin zaferinden dolayı Avrupa, şam-

piyonluklarının sayında Güney Amerika’dan daha üstün - 12:9. Güney Amerikalılardan Brezilya ve Uruguay çeyrek finalde, Kolombiya ve Arjantin 1/8 finalde yenildi, Peru ise grup aşamasını geçemedi. Her şampiyonanın favorisi olan “pentacampeao”ların “hexacampeao”, yani 6. kez şampiyon olmak hayalleri gerçekleşmedi. “Her oyuncumuz bireysel olarak iyi olsa da, biz henüz takım değiliz ve Neymar Dünya şampiyonluğunu bizim için tek başına kazanamayacak-

tır.” Turnuva öncesi böyle söyleyen dünyaca ünlü Pele’nin tahmini bu kez doğru oldu. 2018 Dünya Kupası’nın en yaşlı takımı (ortalama yaş 29.6), Arjantin, grup aşamasını zorla - sadece 4 puanla geçebildi. 31 yaşında olan Lionel Messi de turnuva boyunca 1 gol attı. Geçen yüzyılın 90’larında üç Dünya Kupası’na katılan Kolombiyalı Carlos Valderrama’nın renkli saç modelini hatırlıyor musunuz? 56 yaşındaki eski futbolcu Kolombiya’nın Dünya şampiyonu olacağı halda saçlarını tıraş www.metropoldergileri.com

73


SPOR

74

edeceğini söylese de, bu mutluluğu yaşayamadı.

NEDEN BREZİLYA VE ARJANTİN?

Bu arada, sosyal medyada Güney Amerika takımlarının taraftarları için böyle durum paylaşmıştım: Yaşamak için İsviçre’yi, eğitim için İngiltere’yi; gezmek için Paris’i, Fransa’yı; okyanusta yüzmek için Portekiz’i; çalışmak için örneğin İsveç’i, en kötüsü Polonya’yı; tedavi için Almanya’yı; çikolatasını yemek için Belçika’yı; Carlsberg’ini tatmak için Danimarka’yı; El Clasico’sunu izlemek için İspanya’yı; egzotik için İzlanda’yı dileyin, ama Dünya Kupa’sında Brezilya ve Arjantin’i destekleyin. Helal olsun, başka ne derim sizlere )))) Yalan mı söylüyorum, arkadaşlar?

ALTIN TOP’U KİM KAZANACAK?

2018 Dünya Kupası aynı zamanda bu yıl Dünyanın en iyi futbolcusuna

verilen Ballon d’Or, yani Altın Top ödülü için adayları belirlemede önemli rol oynadı. Dünya şampiyonu Fransız Kylian Mbappe, Hırvat Luca Modric ve Belçikalı Eden Hazard, Rusya’daki turnuvada başarılı performansla dikkat çektiler. Belçika takımının kaptanı ise 19 yaşındaki Fransız futbolcuyu kendisine rakip görüyor: “Mbappe Altın Top’u kazanma potansiyeline sahip. Bana göre o şimdiden bu ödülü hak ediyor.” Altın Top’un tarihinde Dünya Kupa-

sı yılında bile turnuvada oynamayan birisi bu ödülü kazanmış (1978’de İngiliz Kevin Keegan). Fakat son yıllara baksak, 1998 yılında Fransız Zinedine Zidane, 2002 yılında Brezilya Ronaldo ve 2006 yılında İtalyan Fabio Cannavaro Dünya şampiyonluğunu ve aynı zamanda Altın Top’u kazanmışlar. Ama 2010 ve 2014’te ödül, sırasıyla şampiyon İspanyol ve Alman futbolcularına değil, turnuvada iyi oynamayan Arjantinli Lionel Messi ve Portekizli Cristiano Ronaldo’nun oldu.

İRMESİ 32 TAKIMIN DEĞERLEND mesi: Kupası’na katılan takımların bir veya bir kaç kelime ile değerlendir Bu da benim versiyonumda, 2018 Dünya

FRANSA - Les rêves se réalisent (hayaller gerçek olur) HIRVATİSTAN – Kolinda’nın cesur adamları BELÇİKA - şampiyonluğu hak edenler İNGİLTERE - 3 yenilgiyle 4. sırada URUGUAY - en disiplinli BREZİLYA - beklentileri karşılamayanlar İSVEÇ – Ibra’sız daha iyi RUSYA - sürpriz takım KOLOMBİYA - kaba ve bahtsız İSPANYA – Başsız Süvari DANİMARKA – beraberlik hastaları MEKSİKA - tek atışlık barut PORTEKİZ - Avrupa’da 1., Dünyada 13. İSVİÇRE – kanatı kırık Arnavut kartalları JAPONYA - Asya’nın en güçlüsü ARJANTİN – yine olmadı

SENEGAL - şanssızlar İRAN - Karim Ansarifard’ın takımı GÜNEY KORE – Panzerler’in işkencecileri PERU – adıyla renk katan NİJERYA - geleceğe güvenle SIRBİSTAN - Avrupa’nın en zayıflarından biri ALMANYA – sen o sen değilsin POLONYA – kendi düşen ağlamaz TUNUS - ıssız adamlar SUUDİ ARABİSTAN – top bende, bilmiyorum ne yapayım... FAS - daha iyisine layık AVUSTRALYA - ...sen uzak yeşil ada (bir şiirden) İZLANDA - güçünü harcamış Vikingler KOSTA RIKA – 2014’ün kölgesinde MISIR - hayal kırıklığı PANAMA - deneyimsizler


www.metropoldergileri.com

75


SAĞLIK

76

KARACİĞERİ YENİLEYEN 5 BESİN Vücudumuzun en önemli organlarından biri olan karaciğerin yenilenmesinde sağlıklı beslenme büyük bir önem taşıyor. Toksinleri atarak yenilenmeyi sağlayan bazı besinler, karaciğer sağlığını doğrudan etkiliyor. rımsağın çiğ tüketilmesi önemlidir.

“Avokado karaciğer yağlanması ile savaşır”

Sağlıklı yağ alımı için en uygun sebze olarak bilinen avokado, özellikle içerdiği omega 6 ile karaciğer yenilenmesini sağlar ve hücrelerin toparlanmasına yardımcı olur. Avokado genellikle salatalarda ya da limon sıkılarak direkt tüketilebilir. Günde bir taneden fazla da tüketilmemesi önerilir. Vücuda sağlıklı yağ sağlayan aynı zamanda da biriken Karaciğer sağlığına dikkat çekmek amacıyla da her yıl 28 Temmuz Dünya Hepatit Günü olarak kutlanıyor. Uzman Diyetisyen Nilay Keçeci Arpacı, 28 Temmuz Dünya Hepatit günü öncesinde karaciğer sağlığını koruyan besinleri anlatıyor.

“Çiğ sarımsak toksinleri atar”

En iyi antioksidanlardan biri olan sa-

rımsak, karaciğerin yenilenmesinde oldukça önemli bir besindir. Sarımsak,karaciğer enzimlerini harekete geçirerek toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar. Antioksidan, allicin ve vitaminler bakımından oldukça zengindir.Sarımsağın içerdiği sülfür de karaciğerin işlevine yardımcı olan enzimlerin üretilmesine destek olur. Doğal bir antibiyotik olan sa-


Karaciğerin temizlenmesi için etkili besinlerden biri Brüksel lahanasıdır. Brüksel lahanası, karaciğeri yeniler ve zararlı olan toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Sülfür içeren bileşikler içeriği ile karaciğeri hasardan korurlar ve aşırı hormon ve toksinleri dışarı atma fonksiyonlarını desteklerler.

Karaciğer sağlığınız için bunlara dikkat edin!

zararlı yağ asitlerini yok eden avokado karaciğer yağlanmasına karşı önemli bir besindir.

“Hem üzüm hem çekirdeği karaciğer için faydalı”

Sağlıklı bir karaciğer için vazgeçilmez bir diğer besin de üzümdür. Üzümün hem kendisi hem de çekirdeği karaciğer sağlığı için önemlidir. Yapılan pek çok araştırma üzüm çekirdeğinin karaciğer hasarları üzerinde olumlu sonuçlar verdiğini göstermektedir. Vücudu toksinlerden arındırma gibi yaşamsal bir görevi olan karaciğerin de kendi kendini temizlemesi için üzümün mutlaka beslenme planında yer alması gerekir.

yum içerir. Karaciğerde meydana gelebilecek problemler üzerinde etkilidir ve karaciğer fonksiyonlarını destekleyici etkileri vardır.Ayrıca sindirimi de kolaylaştırır.Sağlıklı bir karaciğer ve karaciğer hastalıklarının önlenmesi için mutlaka tüketilmelidir.

“Brüksel lahanası karaciğeri temizliyor”

Karaciğer sağlığı için tüketilmesi gereken besinler kadar uzak durulması ya da dikkatli tüketilmesi gereken besinler de bulunuyor. Aşırı yağlı et grupları, alkollü içecekler, sucuk, salam, sosis ve pastırma gibi şarküteri ürünleri, yağda kızartılmış yiyecekler, et suyu, tahin, kakaolu gıdalar ve yağlı sosların karaciğeri yorabileceği unutulmamalıdır. Karaciğer sağlığı için günde mutlaka 2-3 litre su içilmesi gerekir. İçtiğiniz suyun içerisine az miktarda zerdeçal atabilirsiniz. Karaciğer yağlanmasına karşı günlük 30 dakikalık yürüyüşler de ihmal edilmemelidir.

“Karaciğer dostu hindiba”

Hindiba yaprakları: karaciğer dostudur ve karaciğeri koruyucu etkisi vardır. Salata içinde ya da çayı yapılarak tüketilebilir. Vitamin yönünden zengin hindiba; sodyum, potasyum ve kalsi-

www.metropoldergileri.com

77


ŞEHİRDE YAŞAM

Şehirde Yaşam

78

On Bİnlerce Konyalı Nöbette Buluştu 15 Temmuz hain darbe girişimine karşı milletin dik duruşu ile kazanılan zaferin ikinci yılında Konya’da da on binler Mevlana Meydanı’nda nöbette idi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ndeki konuşmasının da canlı izlendiği programda dualar edildi, birlik

ve beraberlik mesajları verildi. 15 Temmuz darbe girişiminin ikinci yılında “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” programları kapsamında binlerce Konyalı, ellerinde Türk bayraklarıyla Mevlana Meydanı’na akın ederek, vatan için canını feda eden şehitleri andı.

Konya’da Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan ve çok sayıda etkinlikle şehitlerin anıldığı, birlik ve beraberlik mesajlarının verildiği programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ndeki konuşması canlı yayında izlendi.


www.metropoldergileri.com

79


DERGİMİZE ABONE OLMAK İÇİN İLETİŞİM NUMARAMIZDAN BİZE ULAŞIN

BU DERGİ TAM SENLİK!

0507 456 85 85

www.metropopuler.com


Kapak Konuğumuz Sevda Kayhan Yılmaz ile çekim öncesi. Yuntes Makina Selçuk Çam ile Yuntes Makina’da.

Harun Şahin ile birlikte yollarda.

Beyzat Aksoy ile Gazyağcı’da kahvaltı öncesi selfie.

Hasan Daricik ile Deluxe Antalya’da.

Okyanus Sürücü Kursu Firma Sahibi Rıza Şenol ile.

www.metropoldergileri.com

81


RÖPORTAJ

82


www.metropoldergileri.com

83


RÖPORTAJ

84


www.metropoldergileri.com

85


RÖPORTAJ

86


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.