Seda Tulun - Bir Mahallenin Keşfi: Kale

Page 1

SEDA TULUN

Sırtımı Aristonicus heyk akropole çıkan caddesinden Avucumun içi gibi bildiğimi d kaybolurum diye bir kaygı va geldiğim yer burası. Yürü dikkatlice. Mahalledeki anneannemin gelin olarak hatırlatıyor. Ben çocukken üzere olduğu için biz çocu izin verilmezdi. Mahallede a girer, tütün balyalarının a Kurutulmuş tütünlerin b arıyorum bu mahallede yürü Aklından bir sayı tut oyunu ilk sayı ya da uğurlu sayın k sayı. Yedi numaralı kapılar Yedi ya da toplamı yedi ola sonra kapılardan vazgeçiy kapanmış evlerin, çocukluğ oynadığım rum evinin, soka cumbası vardı. Karşıma çıkan bakıyorum sonra ister istem yukarı kaldırıyorum kafa dışarıya taşan konuşmalar tanıdık. Yine bana çocuklu göçmeni anneannem, an neredeyse evdeki herkesi.... sokaklardaki evlerin bak Yürümeye devam ediyorum. kadına rastlıyorum. Ma soruyorlar sonra da mini e çağırıyorlar. Meğer anlata yaşında eşini kaybettiği, büyüttüğünü ama yalnızlığı evlenmek istediğini anla anlatmaya başlamadan bir onlarla kahve içmek iç muhabbeti yarıda kesiyo ayrılıyorum.Sokaklarda kanepeler dikkatimi çekiyor ediyor, mahallede sokaklar çıkıp özel alana dönüşüyor



Sırtımı Aristonicus heykeline dönüp, mahallenin akropole çıkan caddesinden sürüklenmeye başlıyorum. Avucumun içi gibi bildiğimi düşündüğüm mahallede nasıl kaybolurum diye bir kaygı var içimde. Öyle ya, her zaman geldiğim bir yer burası. Yürürken evleri inceliyorum dikkatlice. Mahalledeki evler bana çocukken anneannemin gelin olarak geldiği eski bir Rum evini hatırlatıyor. Çocukluğumda anneannemin evi yıkılmak üzere olduğu için bizim eve yalnız girmemize izin verilmezdi. Mahalleden arkadaşlarımla eve gizlice girer, tütün balyalarının arasında evcilik oynardık. Kurutulmuş tütün kokusunu arıyorum bu mahallede yürürken. Bir de “7" var aklımda. “Aklından bir sayı tut” oyununu oynarken aklıma gelen ilk sayı ya da “uğurlu sayın kaç?” dediklerinde söylediğim sayı. Yedi numaralı kapıları takip etmeye başlıyorum. Yedi ya da toplamı yedi olan numaralara bakıyorum, sonra kapılardan vazgeçiyorum.

Çocukluğumda gizli gizli gidip oyun oynadığım Rum evinin, sokağı baştan sona gören bir cumbası vardı. Karşıma çıkan evin önce kapı numarasına bakıyorum sonra ister istemez evin cumbası var mı diye yukarı kaldırıyorum kafamı. Ama bu mahalledeki evlerin cumbaları artık yok. Kapısı açık evlerden dışarıya taşan konuşmaları dinliyorum. Şiveler çok tanıdık. Bu sesler bana Selanik göçmeni anneannem, annesi, kardeşleri aslında neredeyse evdeki herkesi hatırlatıyor.

Çocukluğumu hatırladıkça sokaklardaki evlerin bakımsızlığını görmüyorum. Yürümeye devam ediyorum. Kapı önünde oturan iki kadına rastlıyorum. Mahalleye neden geldiğimi soruyorlar. Sonra da mini eteğime bir iki kızıp kahveye çağırıyorlar. Meğer anlatacakları ne çok şey varmış. 24 yaşında eşini kaybettiğini, üç çocuğunu tek başına büyüttüğünü ama yalnızlığın fena olduğunu ve yeniden evlenmek istediğini anlatıyor biri. Diğeri anlatmaya başlamadan bir sonraki ziyaretimin sadece onlarla kahve içmek için olacağına söz verip, muhabbeti yarıda kesiyorum ve yanlarından ayrılıyorum.


Sokaklarda evlerin önüne konulmuş kanepeler dikkatimi çekiyor. İçerisi dışarıda da devam ediyor, mahallede sokaklar kamusal mekan olmaktan çıkıp özel alana dönüşüyor. Evlerin oturma odasından geçiyormuş gibi geçiyorum sokaklardan. Sonra bahçesindeki ağaçta asılı bir avize olan kafeteryada mola veriyorum. Sokaktaki kanepeler gibi bu avize de bana vedalaşamamayı anımsatıyor. Bir merdivenle akropolün eteklerine çıkıyorum ve daha önce akropole yürüyerek çıkmadığımı hatırlıyorum. Akropolden aşağıya inerken sol tarafta kalan sokaklardan birine giriyorum. Sokağa atılmış eski televizyonun karşısında kendi yansımamı görüyorum. Etek boyumu öğrenilmiş bir hareketle kontrol ettikten sonra gelen sesleri takip ederek çocukların oyun oynadığı başka bir sokakta buluyorum kendimi. Taş duvarlara takılıyor gözüm bu sokakta: Hellenistik, Roma, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin taşları bunlar. Hepsi kat kat, hepsi bir arada. Her taş tarihte bir yolculuk sanki. Sokakta yürürken tanıdık bir yüze rastlıyorum. Şaşırıyorum. Birkaç saat önce birlikte ders yaptığımız öğrencim Ferhat, beni görünce bisikleti ile bana şov yapmaya başlıyor. Onunla ve babasıyla biraz sohbet ederek yürümeye devam ediyorum. Sokak başında oturan bir kaç kişi Ferhat'ın özel eğitim öğretmeni olduğumu öğrenince bana şifacı gibi davranıyorlar. Ali'den bahsediyorlar; onun da özel eğitime ihtiyacı olduğunu söylüyorlar. Ayaküstü onları bilgilendirdikten sonra telefon numaramı veriyorum. Hava kararmak üzere artık. Mahallede kaybolduğumu farkedince tedirgin oluyorum. Bu yüzden ara sokaklara girmemeye karar veriyorum. Bulunduğum sokaktan dümdüz yürümeye devam edince birden yürüyüşüme başladığım noktada, Akasya Park’ın kenarında buluyorum kendimi. Çocukluğumu hatırlatan evleri, renkli dar sokakları, sıcak ve samimi insanlarıyla Kale Mahallesi’ndeki sürpriz karşılaşmalarla dolu yürüyüşümü burada tamamlıyorum. Akasya Park’ta acı bir yorgunluk kahvesi içmek üzere çam ağaçlarının altında kuytu bir köşeye oturuyorum. Aklımda çocukluğum… Ağustos 2020, Bergama.
















Bu fanzin Sarı Denizaltı Sanat İnisiyatifi’nin Kültür İçin Alan tarafından desteklenen “Bir Mahallenin Hafızası: Kale” sergisi için basılmıştır. Ekim 2020 , İzmir


keline dönüp, mahallenin n sürüklenmeye başlıyorum. düşündüğüm mahallede nasıl var içimde. Öyle ya her zaman ürken evleri inceliyorum i evler bana çocukken geldiği eski bir rum evini n anneannemin evi yıkılmak ukların eve yalnız girmesine arkadaşlarımla eve gizlice arasında evcilik oynardık. balyalarının kokularını ürken. Bir de "7"var aklımda. unu oynarken aklıma gelen kaç dediklerinde söylediğim rı takip etmeye başlıyorum. an numaralara bakıyorum, yorum.Cumbaları bir şekilde ğumda gizli gizli gidip oyun ağı baştan sona gören bir n evin önce kapı numarasına mez evin cumbası var mı diye amı. Kapısı açık evlerden rı dinliyorum. Şiveler çok uğumu hatırlatıyor: Selanik nesi, kardeşleri aslında Çocukluğumu hatırladıkça kımsızlığını görmüyorum. . Kapı önünde oturan iki ahalleye neden geldiğimi eteğime bir iki kızıp kahveye acak ne çok şey varmış. 24 3 çocuğunu tek başına ın fena olduğunu ve yeniden atıyor bir tanesi. Diğeri sonraki ziyaretimin sadece in olacağına söz verip, orum ve yanlarından evlerin önüne konulmuş r. İçerisi dışarıda da devam r kamusal mekan olmaktan r. Evlerin oturma odasından

BİR MAHALLENİN HAFIZASI: KALE


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.