Metropol Konya Dergisi Sayı 55

Page 32

KAPAK KONUSU

32

Şu anda kızım burada işe başlasa, onu ilgili birimde kendi görev tanımına uygun bir yere oturturum. Ama benim oturduğum yer fabrikanın ana iki hissedarı olan babamla amcamın odası. Onların karşısında, her an onlarla iç içe. Öte yandan çok da güzel bir deneyim. Sistem olmadığı için “Ne yapabilirim” diye yapacak işi kendim yaratmaya çalıştım. İhracata yönelmeniz de ta bu dönemlere mi dayanıyor? Çalışmaya başlamamın ilk senesinde ihracat yapmanın gerekliliğini anlayıp ihracat yapmaya çalıştım. Çünkü benim gözümde ihracat dışında her şey boş. Devleti ya da Türkiye Cumhuriyeti’ni bir insan olarak düşünün; iç ticaret, bir cebinizden alıp öbür cebinize koymaktır. Sizi ne zenginleştirir ne fakirleştirir. Zenginleşmek için ancak iç tüketimin artması gerekir. Orada da kaynaklarınızı üretime ne derece döndürdüğünüz önemli. Ben de dedim ki; ihracat yapıyım da hem Türkiye’ye, hem bize girdi olsun. Bir buçuk yıl çalıştım sonuç sıfır. Hiç ihracat yapamadım. O arada şunu gördüm; ihracata giden yok kaliteden geçiyor. Bir ürünü ihraç ederken onun kalitesinden emin olmam, kaliteyi de kontrol altında tutmam gerekir. Bu da bir başkasının işyerinde çok zor. O nedenle kendiürünümüzü ihraç etmek için uğraştım. Ama bu da ha deyince olmuyor. Bizde kurulu bir düzen vardı. Maaşım geliyordu. Buna rağmen zorlandım. Sıfırdan başlayan için çok zor. İki, üç sene belki hiç iş alamayabilirsiniz. Avrupa’ya satmayı hedefledim; çünkü dil olarak daha kolaydı. Avrupa’ya satmak için onların kalitesine ulaşmak lazım. Bunun için de kaliteye yatırım yapmak gerekti. Birkaç yıl da kalite yatırımları konusunda çalıştık. Sonra ihracata başladık. İhracata başlarken bizim ürünümüzden ihracat 1993’te 100 bin doların altındaydı. Biz başladık ihracatı 10 kat artırdık. Çünkü bir anda çok ciddi bir müşteriyle karşılaştık. Aslında sihirli bir dokunuş yapmışsınız Tabi ki hiçbir zaman hayaller gibi olmuyor. Babam çalışıyor, eve ekmek getiri-

yor, anlatıyor ama o mantıkta bir şirket bugünkü şartlarda ayakta kalamaz. Bugün hiçbir şirket o mantıkta değildir. Beğenmiyor muyum ben o şirketi? Olur mu? Bizim altyapımız onlar. Büyüklerimize minnettarım.O günleri geçtiler, şimdi biz üzerimize düşeni yapıp, bizden sonrakilerin de belli bir aşamaya getirmesi için bekleyeceğiz. O nedenle zorluklar oluyor. Ama aklı kullanıp ne yapabiliriz diye düşünmek lazım. Makine ihracatçıları Birliğinin Başkan Yardımcılığı görevini de ihracata verdiğiniz önem nedeniyle mi yapıyorsunuz? Bu tip işlerin maddi katkısı olmaz. Makinayla ilgili derneklerde de aktif görevler yaptım, yapıyorum. Mesela Makina İmalatçıları Birliği var. Oranın bir önceki dönem başkanıydım. Akışkan Derneği var. AKDER; oranın yönetim kurulu üyesiyim. Makina Federasyonu’nun denetçisiyim. Bunları neden yapıyorum? Çünkü sizin bir çınar fidanınız var. Bu çınar fidanının ulu gölgesinde dinlenmek istiyorsunuz. Ulu bir ağacım olsun istiyorsunuz. Bunu saksıya mı gömersiniz, bahçeye mi? Eğer ben bu şirketi, sektörümü, ilimibüyütmek istiyorsam önce Türkiye’nin büyümesi lazım. Sosyal sorumluluk bir tarafta, bir tarafta hayır. Çünkü benim için amaç gerçek-

ten Türkiye’nin güçlü kılınması. Güçlü olduktan sonra o zaman istediğinizi yapabilirsiniz. Mesela benim Avrupa’da bir müşterim var. 25 yıldır çalışıyoruz. Ve 25 yıldır resmen zorladılar. Çok zorladılar ama hep sabrettim. 25 sene sonra bir gün dedim ki; “Artık bu şartlarla sizle çalışmak istemiyorum. Çalışacaksanız şu şartlarla çalışabiliriz.” Şartları koyan taraf olabilmek için teknik, ekonomik olarak güçlü olmak gerekiyordu. Bu tek firmanızın gücü değil, ülkenizin gücüyle mümkün. Önce büyük itirazlar gelse de sonunda dediğimizi kabul ettiler. Çalışmaya devam ettik. Biraz güçlenmeniz için de bu tür kamu görevlerinde yer almanız lazım. Hayır işleri de böyledir. Benim gözümde üretime yapılacak katkı Türkiye’ye yapılacak en büyük hayırdır. İhtiyaç sahibi birisine yardımda bulunduğunuz zaman bataklıktaki bir sineği öldürüyorsunuz. O adamın hayatına dokunup çekiliyorsunuz. Tabi ki o da gerekli. Ama bizim toplum geneline yansıyan ulvi görevlerimiz var. Her zaman bu bilincim vardı. Bu görevleri yapmak için Türkiye’yi kalkındırmak lazım. Türkiye’yi kalkındıracak şey de üretim. Şimdi geldiğimiz noktada üretimin ne kadar önemli olduğu söyleniyor. Tüm bu sivil toplum kuruluşlarındaki çalışmalarım da Türkiye’nin kalkınmasına zerre de olsa katkıda bulunmak için.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.