read through Richard Sennett’s concept of “open city”. The concept of open city, described by Richard Sennett in his speech at Harvard School of Design in 2o17, is a city form that combines the physical and social components and creates an environment for economic, social developments and diversity.
Kentle ilişkisini kurabildiğimiz pek çok farklı sosyal yaklaşımın yanında, içinde yaşarken boyutlarını tahayyül edemediğimiz, çeşitliliğine, dinamiklerine sürekli maruz kaldığımız 21. yüzyıl İstanbul’u, Richard Sennett’in “açık kent” kavramı ile ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. Sennett’in 2o17 yılında Harvard Tasarım Okulu’nda gerçekleştirdiği konuşmasında üzerinde durduğu açık kent kavramı; kentin fiziksel ve sosyal bileşenlerini bir araya getiren, ekonomik, sosyal gelişmelere ve çeşitliliğe ortam hazırlayan bir kent tarifi üzerine şekillenir.
“Cities must open up opportunities, connect people with new people, liberate people from the narrow margins of the traditions; in short, the city must deepen urban experience” (Sennett, Harvard School of Design, 2o17)
“Kentler olanaklar açmalı, insanları yeni insanlarla iletişime geçirmeli, geleneklerin dar sınırlarından kurtarmalı; kısaca kent deneyimi derinleştirmelidir” (Sennett, Harvard Tasarım Okulu, 2o17)
It is known that our readings, our interrogations and our efforts to understand the city are a tiny little part of an endless practice. The process, which has been shaped with the background of comparative urban readings and observations of the different places with the different social, cultural, historical and economic characteristics, has diversified our questioning of the past, present and future of the city. Where the study is today; it can be emphasized that we should be able to hear Istanbul’s voice, in the noise we have created on this mega city. In order to differentiate those belonging to city from the countless elements of the polyphonic range of modern age we need to develop our methods, create public awareness while working interdisciplinary and strengthen our relationship with the city in a multi-faceted way. The idea of new approaches which are developed by accepting all the colours and the diversity in the city, by standing equal to what the different disciplines say can be considered as an alternative to the rigid planning practices and lineer decision-making mechanisms of today.
Kent üzerine okumalarımızın, sorgulamalarımızın ve kenti anlamlandırma çabamızın nihayeti olmayan bir pratik olduğu bilinmektedir. Karşılaştırmalı kent okumaları arkaplanıyla, İstanbul’unun sosyal, kültürel, tarihi, ekonomik bileşenleriyle birbirinden çok farklı karakterlere sahip bölgelerine yapılan yürüşlerle şekillenen süreç, kentin dünü, bugünü, yarını üzerine sorgulamalarımızı çeşitlendirmiştir. Çalışmanın bugün geldiği noktada; her bir kent parçasının ayrı bir düzlemden konuştuğu bu mega kentin üzerinde yarattığımız gürültünün içerisinde İstanbul’un söylediklerine kulak verebilmemizin önemi vurgulanmalıdır. Modern çağın çok sesliliği içerisinde duyularımıza değen sayısız öğeden bu şehre ait olanları ayrıştırabilmek, değerli, işlenebilir olanları seçebilmek içinse yöntemlerimizi geliştirmemiz, disiplinler arası çalışırken, kamusal bir farkındalık yaratabilmemiz, kentle ilişkimizi çok yönlü bir biçimde kuvvetlendirmemiz gerekmektedir. Bu düşüncelerden hareketle; kentin bütün renklerini, var olan çeşitliliğini bir değer kabul ederek, farklı disiplinlerin söylediklerine eşit mesafede durarak geliştirilecek yeni yaklaşımların, kapsayıcı ve özde yenilikçi tasarıların; çok boyutlu, çok anlamlı kent yapısına darbe vuran tepeden inmeci karar mekanizmalarının, rijit planlama pratiklerinin alternatifi olabileceği fikri benimsenmiştir.
İstanbul’u Anlamak? İstanbul’dan Öğrenmek
16
Understanding İstanbul? Learning From The City