Cafcaf Sayı 11

Page 1

Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.

MART 2008 - say› 11

cafcafdergisi.net

BU KADARI DA AYIP ARTIK

Fatih Sak›rga Yaz›yor

cafcaf yalan haber ajans›n›n verdi€i habere göre Kimli€i belirsiz bir kifli okul ç›k›fl› kald›r›mda duran ve mini etek giydi€i için laf att›€› kardanadam› takip ederek bacaklar›na do€ru fl›r›ngayla bir madde s›k›p kaçt›. Bacaklar› tamamen yan›p kuaföre s›€›nan kardanadam, kardanadam oldu€u için eflkal vermekte zorland›, ancak ayn› sald›rgan mobese kameralar›na asit atarken yakaland›. mobese kameras›n›n da mini etek giydi€i için sald›r›ya u€rad›€› tahmin ediliyor.


Bafl›ma Sand›k Düfltü

Bir Karton Piyer olarak sivil toplum kurulufllar›yla bugüne kadar lay›k›yla ilgilenmedi¤im do¤rudur. Geçen gün umumi arzu üzerine ilk kez bir sivil toplum kurulu¤unun genel kuruluna gittim. (Umumi arzu dedi¤im bir kifli laf olsun diye beni ça¤›rd› ama bir Türk Dünyaya bedel oldu¤u için bir kiflin ça¤›rmas›ndan ben umumi arzu bulacak kadar nem kapabildim.) Gayet sivil bir mekanda yap›lan kurul toplant›s› sivil toplum kurulufllar› için küçük ama benim için büyük bir yenilikti. Zira o denli asosyal bir adam olmufltum ki sosyal bilgiler ders kitab›n› okuyabilmek için bile k›rk paket kabak çekirde¤i çitlemem flart olmufltu. Ben kap›dan girerken bir üye konuflma yap›yor

ve “gençlerin” söz konusu kuruluflta yer almas›n›n flart oldu¤u gibi bir fleyler söylüyordu. fiahsen Cahit S›tk› Taranc›’n›n iflaret etti¤i orta yafl s›n›r›n› geride b›rakan biri olarak hiç üstüme al›nmad›m ama me¤er al›nmam gerekiyormufl. Zira gençler flu oylamaya nezaret etsin, ayak ifllerine baks›n diye konuflurlarken birden sorumlulu¤un üstüme kald›¤›n› ö¤rendim. Acaba ben mi gençtim yoksa söz konusu sivil toplum kuruluflunun üylerinin yafl ortalamas›n›n alt›nda m› kalm›flt›m emin de¤ildim ama yine benim yafl›mda bir arkadaflla beraber elimizde oy pusulalar›yla “mesaiye” bafllam›fl durumdayd›m. ‹fl bafla düflünce kollar›m› s›vamak yerine do¤rudan atk›m› ve paltomu ç›kararak kenardaki masan›n üstüne terk eyledim. Önce tek tek pusulalar› da¤›tt›m. Bunlar› bir de toplamas› var diye pani¤e kap›lmak üzereydim ki sivil toplum kuruluflunun alicenap üyeleri

bizzat gelip oylar›n› teslim eylediler ve benim panik halimi de teskin eylediler. Sonra toplant› bitti. Çaylar içildi. Slogan atmadan mekandan da¤›l›nd›. Bindi¤im motor beni Avrupa k›tas›ndan Asya k›tas›na do¤ru tafl›rken çoktan hava kararm›fl ve hayat›m›n en sivil günü sona ermiflti. Has›l› kelam Türk sivil toplum kurulufllar›na Karton ve Piyer olarak destek olmufltum ya bizde sivil toplum kurulufllar›n›n s›rt› bir daha yeryüzü göremezdi. Kim aksini iddia edebilirmifl bakal›m? (Acaba kenar›ndan köflesinden bu sand›k ifline bulaflt›m diye içim çakt›rmadan sivil toplum aflk› ile dolmufl olabilir mi? Bu sorunun cevab›n› önümüzdeki aylarda hep beraber ö¤renece¤iz sevgili okurlar›m.) Hepinize bol sivilli, bol toplumlu, bol kurulufllu günler diliyorum. Hem de hemen…

piyerkarton@yahoo.com

cafcaf’›n de¤ifltirilmesi teklif dahi edilemeyen temelleri...

e, ben güllaç sevmiyorum. n’olcak flimdi?

bilin ki güllaç mizahi bir simgedir... ve güllaç sevmeyenler cafcaf’›n temellerini çat›rdatmaktad›rlar. biz cafcaf’›n y›lmaz bekçileri bunun niyetine dahi imkan tan›may›z. bir çizerin güllaç nedeniyle toplant›ya gelmedi€i netlik kazan›rsa sayfas›n› kald›r›r›z.

as›m hocam bi saniye...

ahmet ercan’›n de€erlerimiz hakk›ndaki hakl› tepinifline destek veriyorum. yüce dini biz cumhuriyeti biz mizah profiteroller üzerine güllaca karfl› yaflas›n kurduk. güllaçla de€iliz zaten. yeter ki... ortaça€›n karanl›k güllac›n siyasi bir f›r›nlar›na simge olarak yaflas›n döndürülemeyiz. güllaç manyak -l›€›m›z

kavga etmeyin can›m, güllaç de€il kül-laç olsun.

yenmesine karfl›y›z.

ben çok iyi güllaç yerim. 80’lerde amerikan süttozuyla yerdik bunu biz.

soldan sa€a: Ahmet ercan, ça€r› cebeci, ahmet kesgin, as›m gültekin, ahmet mutlu, melek demir, yasir bu€ra ery›lmaz, yusuf kot, mehmet keskink›l›ç, faruk günindi, turgut y›lmaz, volkan akmefle

www.cafcafdergisi.net

Alt›noluk San. Tic. A.fi. ad›na sahibi ve yaz› iflleri müdürü: M. Lütfi Arslan Yay›n Editörü: As›m Gültekin Yay›n Kurulu: Bünyamin Y›lmaz, Turgut Y›lmaz, Yusuf Kot, Faruk Günindi Yazar ve çizerler: Cemal Satk›n, Niyazi Çol, Ahmet Ercan, Volkan Akmefle, ‹smail Bahat, Murat Y›lmaz, Ça¤r› Cebeci, Suavi Kemal Yazg›ç, Ahmet Murat, Yusuf Turan Günayd›n, Bülent Ata, Numan Kodal, Adem Mermerkaya, Ahmet Altay, Sad›k Pala, Yasir Bu¤ra Ery›lmaz, Ö. Faruk Dönmez, Ahmet Kesgin, fiafak Tavkul, Nurettin Durman, Mehmet Keskink›l›ç, Betül Zarifo¤lu, Necmettin Çanak, Melek Demir, Hakan Albayrak, Ulvi Alacakaptan, Mehmet Do¤an, Hicabi K›rlang›ç, Yüce Y›lmazo¤lu, Mustafa Alcan, ‹brahim Demirci, Yavuz Girgin, Önder Yavuz Konsept Dan›flman›: Ufuk Kayabafl› Bask›-Cilt: Erkam Matbaas› Tel: 0212 671 07 00 (185) Fax: 0212 671 07 48 E-posta: cafcafdergisi@gmail.com Adres: Organize San. Böl. Turgut Özal Cad. No:117/2c ‹kitelli/‹ST.


v

Tür kiye'nin her taraf›nda Safahat okuyoruz arkadafllar! Üniversiteli arkadafllar›n öncülü€ünde Safahat okuma gruplar›ıoluflturuyoruz. Grubunuz iki kifliden de oluflabilir, k›rk kifliden de! ister bang›r bang›r okursun, ister hafif sesle. ister kampüste oku, ister yurtta, ister camide, ister evde! Haftada bir, onbefl dakika Safahat okuyoruz. Sen de kat›l, sen de bir grup kur! Al eline Safahatı! kurdu€unuz gruplar› afla€›daki adrese mutlaka bildirin:

binsafahatgrubu.blogspot.com


‹¤ne mi, çuvald›z m›? Boz mu, kara m›? Bir duvarda iki levha gördüm. ‹kisi de birbirinden ac›kl›, ikisi de birbirinden gülünç. ‹kisinde de k›rm›z›, pembe, sar› güller… Kimi tomurcuk, kimisi açm›fl iyiden iyiye. Dikdörtgen levhalar›n dört kenar›na dizilmifller güzelce mübarek çiçekler. Bakt›kça içi aç›l›r insan›n. Al beni, al beni, albeni. Alay›m onu! Birinci levhaya yaklaflt›m, ortas›na yaz›lm›fl yaz›y› okudum:

Dün, iptal edilmifl bir çektir. Yar›n emre yaz›l› bir senettir. Bugün ise peflin parad›r. Bugünden yararlan›n›z. Kay Lydas Madem ki d›r d›r d›r, al sana buyruk! Yak›flm›fl m› flimdi bu güllerin ortas›na bu para canl›s› aforizma? Kim ola bu Kay Lydas? Konfüçyüs’ün moderin torunlar›ndan biri mi bu bay? Bayan m› yoksa? Kim bilir? Bilen bilir, ben bilmiyorum. Ö¤renmeye de niyetim yok hiç. Çek, senet, ille de nakit para düflkünlerinden biri oldu¤u besbelli iflte. Amerikal›d›r belki. Zaman›n ancak soluk al›p verdi¤imiz anlar›n› kullanabilece¤imizi

atalar›m›z çok daha güzel dile getirmemifller mi? Bir nefeste iki bayram edenlerin sözü de¤il mi: Dem bu demdir, dem bu demdir, dem bu dem? Bu ne demek? Fâilâtün, fâilâtün, fâilün’den ibaret olmasa gerek. Ne yalan söyleyeyim, metnin alt›nda gördü¤üm “Türkiye ‹mam Hatipliler Vakf›” ibaresi, Kay Lydas’›n sözünden daha çok batt› bana, can›m› ac›tt›. O k›rm›z›, pembe, sar› güller sanki yeflil dolarlara, mor avrolara, kara liralara dönüverdi gözümde. (O s›rada de¤il amma flimdi bu cümleyi yazarken “Kara kardanadam”› hat›rlad›m.) Bir miktar “lâ havle” çektim, yüre¤im so¤umad›. ‹sti¤far edeyim dedim, ettim; tövbe tövbe… ‹mam Hatiplilerimiz galiba bildirmeye memur olduklar› hakikatleri tebli¤ ve neflir iflini bitirmifller de, s›ray› yaban ellerden devflirdikleri hikmetleri yaymaya getirmifller. Maflallah maflallah! Nazar de¤mez inflallah! Sonra ikinci levhadaki yaz›y› okudum:

Bir zencinin rengini de¤ifltirmenin tek yolu, beyaz adamlara, beyaz yürekler vermektir. Panin Fesübhanallah! Tamam kardeflim, Panin denen bu zat›n –her kim ise- sözü, bafltan

afla¤› mecaz yüklü; âmennâ amma, bu “renk de¤ifltirme” iflinde bir sakatl›k yok mu? Bu kadar beyaz bunaltmaz m› insan›? Bu iki levhaya bakarken kara kara düflünmekten kendimi alamad›m. Düflüncelerimi a¤artmak için ne yapabilirdim, ne yapabilirim? A) Hofl gör sen, ald›rma! B) Ad› geçen vakfa protesto çelengi yolla! C) Uyu uyu, yat uyu! D) 5 N, 1 K çal›fl! E) Dikkatini güllere ver, onlar seni sakinlefltirir. F) Hepsi!



kenar yaz›lar› halil kaleli Kor Gala’da... "Ula Zeççi, ‹stanbul neççi; Erzurum bizim memleket..." Bu tekerlemedeki Zeççi yani Zeki'yi tan›yana bugüne kadar rastlamad›m. "Sar› Çizmeli Mehmed A¤a" misali. O mübarek zat› da bilen, tan›yan görülmemifltir. Bizim Erzurumlulu¤umuzun bu seyahat dolay›s›yla tescili yönünde kuvvetli ad›mlar atmak isteyen Ahmet Erzurumî soyad›m›zda olan "Kaleli" lâfz›na bak›p bizi Erzurum'un Hasan Kale kasabas› nüfusuna fl›p›n ifli kaydettirmifl. Belediye reisini de tembihlemifl, hemflehrilik berat›m›z› merasimle vermek için haz›rl›klara bafllanm›fl. Soyad›m›zd›r ki, bugüne kadar bizi diyar diyar dolaflt›rm›fl, memleketin muhtelif merkezlerinde muhabbet haleleri meydana gelmesine sebebiyet vermifltir. Elhamdülillah bizi Çanakkaleliler sevdi¤i gibi, Hasan Kaleliler de sever. Akçakaleliler, Karacakaleliler, K›r›kkaleliler, Toprakkaleliler....Yaln›z onlar m›? Yeflilhisarl›lar, Kara Hisarl›lar, Akhisarl›lar da muhabbet izhar etmekten geri kalmazlar. Ad›nda kale olmayan, fakat kalesi olanlar da muhibban›m›zdand›r. Harputlular, "en muhteflem kale bizdedir, öyleyse Halil Kaleli bizim'dir", Diyarbekirliler, "Çin seddinden sonra en büyük kale bizimdir, Halil Kaleli bizdendir" der dururlar... Bize gelince, ceddimizin Türkistan'dan itibaren takip etti¤i güzergâhdaki bütün kalelere nisbet edilmekten gurur duyar›z. Erzurum'a gelmiflken, hem meflhur çermi¤inde çimmek, hem hemflehrilik berat›m›z› almak, hemi de hemflehrilerimizle hemhal olmak isterdik elbette... Bindik Salih dadafl›n tomofiline...fioforümüz bast› gaza ki Teyyo Pelvan'›n efsanevi memleketine bir an evvel varak. Erzurum so¤uk, Hasan Kale yolu daha so¤uk, Hasan Kale ise en so¤uk. Hani Erzurum'da dedik ya, konuflmalar donuyor, otuz saniye sonra çözülüyor, diye. Hasan Kale'de söz bir donuyor, bahara kadar çözülmüyor! O yüzden âcil anlaflma gerekiyorsa, yazarak bunu sa¤l›yoruz. E¤er meselenin aciliyeti yoksa, söyleyece¤imizi söylüyoruz, nas›l olsa bahar gelince hepsi çözülecek, söz yerine ulaflacak. Herkes hissesini alacak. Hemflehrilerim memleketin en büyük konferans salonunu bizim için haz›rlam›fllar. Ben diyeyim on bin, siz deyin yüz bin kifli al›yor. E Teyyo Pelvan'›n memleçetine de böyle bir salon yarafl›r. Belediye resi soruyor ki, "a¤abeci bütün Hasan Galay› aya¤a tikip salonu doldural›m, öyle mi konuflursun, yoksa bu so¤ukta herkes yerinde dursun, siz kürsüde istedi¤iniz gibi konuflun, Hasan Kala'n›n kurtulufl bayram› günü ahaliyi toplayal›m, o zamana kadar tavanda bekleyen konuflman›z› nefesimizle çözüp halka dinletelim..." Do¤rusu benim gibi mahcup bir konferansç›n›n hangi fl›kk› tercih edece¤ini baflkan çakm›fl olmal›. Ben tabii, hemflehrilerim bu so¤ukta zahmet etmesin, ben salonda konuflmam› yapay›m, siz onlara bilahire dinletirsiniz, vakit kaybetmeyelim, dedim. Konuflmam›z› bofl salona; fakat binlerce, milyonlarca dinleyiciye yapt›k. Sen sa¤ ben selamet, baflkan›n makam›na kapa¤› att›k ki, meflhur Erzurum çaylar›na bir an evvel kavuflal›m. Reisin çay› daima haz›r. Tahdit yok, kaç semaver içersen iç. Bu arada Reis benden bir ricada bulundu. Bizim memlekete baz›lar› Kor yaniki "Kör" kale diyorlar, bu bizi üzüyor. Bu meseleyi çözseniz çözseniz siz çözersiniz! Hemen, günefl dil teorisyenleri birincilik ödülümü hat›rlay›p, zihnimi çal›flt›rmaya bafllad›m. Buras› kör, yani görmeyen kale de¤il, kor kale olmal›d›r. Kor-o¤lu'nun kor'u. Yani ki, bizim do¤umuzda Köro¤lu'na Kor o¤lu veya Gor o¤lu derler. Bu ne demektir? Kor veya Gor do¤u türklerince mezar mânas›na kullan›l›r. Netekim, Emir Timur'un türbesine da "Gor-› Emir" derler. "Ölünün goru" deyimi de ordan gelmektedir. Buna göre, Kor Kale, Köro¤lu'nun ortaya ç›kt›¤› mezar›n bulundu¤u kaledir... Benim izahlar›m Hasan Kale ekabirini mest etti. Birinin ç›k›pda "yok elinin körü!" demesinden korkmad›m desem yalan olur!.



melek demir genco Bugün Tuncayö S›kan için ne yapt›n?

Evet say›n seyirciler.. “Bugün Tuncayö S›kan için ne yapt›n?” adl› yar›flmam›z›n, yar›flmac›lar›n› çaar›yo ve onlar› tan›yoruz.. “Meraba. Ben eski manken, mayo ve yüz güzeli Berksu.. Yirmi yedi yafl›nday›m. Ama herkes otuz gösterdi¤imi söyler. Ayr›ca görüntümüm vergisi az diye çok elefltiri de alm›fl›md›r vakti zaman›nda. Halbuki çok vericiyimdir. Baz istasyonu bile kurmak istediler tepemde ama onun yerine, tepemde yeni kocam› tafl›d›¤›m için, bu pek olas› görünmemifltir. Haddi zat›nda ben çok s›k› bi Tuncayö S›kanc›y›m.. Evlenip, evimin mankeni olunca en az üç adet çocuk, befl tane maymun, yedi kaz ve sekiz horoz do¤urup, bu ülke için yetifltirmeyi düflünüyordum, düflündüm de. Düflünürüm yani. Etraf›ma bak›yorum da, dinciler çekirge sürüsü gibi ço¤al›p evimizi bark›m›z› tarumar ederken, ben bi Cumhuriyet k›z›, ayd›nlanmac› ve ilerici bi taze olaraktan, kutsal laink s›n›f için habire çocuk do¤urmak istiyorum. Ahac›k, bak›n.. Sizinle konuflurken bi adet yavru yapt›m bile.. Yani ben bugün Tuncom için bi adet çocuu dünyaya getirmifl durumday›m. Mutluyum. Kururluyum. Kameralar nerde? Çocuumu kocamdan çok seviyorum ayr›cana. Çetelerle de hiç bi ba¤lant›m yok. Tanr› beni ters yüz etsin ki do¤ru söylüyorum. Antalya’daki çiftli¤imi de ann›m›n teriyle kazanm›fll›¤›m vard›r. Öyle. Çekin kamaralar› gözümün önünden. Özel hayat die bifli var di mi? Yavrumun görüntülerini para vermeden yay›nlayamazs›n›z.. O paray› ben yemiicem...

“Yedi eve, yedi ›fl›k hüzmesi” kampanyas›na baafll››cam ya. Valla”.. “Meraba. Ben de sanatç›y›m. Tuncayö S›kanc›, laink, demokrat bir flahsiyetim. O kadar demokrat›m ki, at›m bile var. Bööle k›r bi at. Uçaama atlad››m gibi, at›m› tee nerelere götürüyorum. Kendisi yar›fl at› olup, Atatürk koflusunda, Arap fleyhi fleysilerine nal toplat›yo. fiahsen ben kendim, hipodromlarda Arap atlar›, Arnavut ayg›rlar›na felan karfl›y›m.. Asil ‹ngilis olabilir ama. Gerçi onnara da “Dopingli” diyolar ama olsun. ‹ngilis olsun, Alaman hatt›zat›nda Ukrayna, hepsi çok ileri memleket. Mesela Beyaz Rusya var bi tane, orda herkesler piyano çal›yo. Darbuka, ney hakeza öyle. Ben Volga k›y›lar›na gitti¤imde, badem gözlü k›slar, önümde ku¤u gölü balesi yap›nca, inan›n içim bi hofl oluyo. Niye bizim memlekette yok bunnardan? Niye Türk k›slar›, Türk erkeeni hofl tutmuyo? Herkesin gözü niye d›flarda? Biliyorum, konuyu daatt›m ama.. Sadede geliim. Ben Tuncayö S›kan için, dün gece bir dinci gasteci dövdüm. Ayr›ca, yurt d›fl›ndan ald››m flövalye niflan›m›n sap›yla gözünü ç›karmak istedim ama bu dincilerde bi iman gücü var kardeflim, bööle bi z›plad›.. Tee minarenin tepesine ç›kt›. fiimdi bu eylemim yar›m kald› di mi? Ben kötü bi cumhuriyet çocuum ya. Kahretsin. Keflke ben de bi sandala binip, ülkeyi terketseydim. Bu memlektte yaflanmasssssssss. Olmad› di mi? Kesin, ben birinci gelemem.” “Tünayd›n.. Ben Kisstanbul Üniversitesi dekan› fiemsettin Alyanak. 53 yafl›nday›m. Akl› bafl›nday›m. Kül yutmam. Ters köfleye

yatmam. Rüzgar›n yönü nerden eserse essin, benim yönüm hep ayd›nl›k ufuklar, kutuptaki y›ld›zlar ve Himalaya tepeleridir. Herkes bana benzesin isterim. Ben var ya ben, Tuncosunu seven, günde befl vakit onun ruhu için Nutuk okuyan, gerici güçler karfl›s›nda asla nutku tutulmayan bi flahsiyetim. Hiç flikayet etmem halimden. Tüm sorunlar›m ça¤dafl türbeleri ziyaretlerinde mucizevi bi flekilde çözülür. Akl›m› severim. K›zlar›m›z, evlatlar›m›z gün ›fl›¤› görsün, kafalar›ndaki örümcek aaalar› gitsin diye, rektörlü¤ün penceresinde bi olta salland›r›r›m aflflaaa, tüm örtüleri, takkeleri, takunyalar› toplar; gaz odas›na atar, coz coz yakt›r›r›m. Sonra da, intihal eylemlerime devam ederim. Ay aman, ne intihali yav.. ‹lmihal diicektim. Çünkü ben dini konularda fetva da veririm. Vazifem bu benim. Hem benim büyük büyük babam da hac› zaten! Noel Babay› kaç kere ziyaret etmifltir güzel ‹zmir’imizde. Kim demifl uleyn bafl örtülüler kopya çekmes diye? Çekerler, bunnar her fleyi tereya¤›ndan k›l çeker gibi yap›yolar. Kesin hepici¤i kopyac›d›r. Olmazsa rüyalar›nda sorular› ve cevap anahtar›n› bile görürler. Girmesinler okula. Bana ne, bana ne.. Oynam›yorum ben. Korkuyorum.. Ay, kesin bafl›n› örtene zay›f not vericem. ‹çime yarat›k girdi benim. Anneeee. Kalemime hükmedemiyorum. Nas›l da içim kan aaal›yor. Yok zay›f not vermiim. fiiflt, dur.. H›mm. Huzursuz el sendromuna yakaland›m san›r›m ya. Tuncooo, nerdesin?” (Burday›m evlad›m.. Saaa›na soluna bakma.. Önüne bak.. Gelmiim yan›na... B›rak›n bi rahat uyuyay›m yahu..)

karfl›y›m Özgürlüklerin k›s›tlanmas›na her alanda karfl›y›z ama baz› k›s›tlamalar var ki ad› bile an›lmayan. Herkes düflünce özgürlü¤ü falan gibi genel fleylerden bahseder ama baz›lar› tamamen halk›n eliyle k›s›tlan›r ama ad› bile an›lmaz. Bunlardan biri korkulard›r. Ayn› apartmanda oturdu¤unuz yafll› teyze köpek besler ve sizin apartman içinde karfl›laflt›¤›n›z zaman ondan korkmak hakk›n›z yoktur. Ama teyzenin apartmanda köpek besleme, havlatma, kokutma hakk› vard›r. Hemen

“bifli yapmaz” denir. Böcekten korktu¤unuz zaman da “ne korkuyorsun can›m, senden büyük mü” denir ya. Teyzecim; bifli yapmas›yla ilgili de¤il. Zaten kedi boyutlar›nda bir köpe¤in beni yiyemeyece¤inin fark›nday›m çok flükür. Ama korkma hakk›m yok mu? Ben bu hayvandan korkma hakk›m› istiyorum. Korkuyorum kardeflim aç›klamas› yok. Özgürlüklerin k›s›tlanmas›na karfl›y›m.

korkma, yeni besledik

kap›c›y› n’apt›n›z?

betül zarifo¤lu





faruk günindi - yusuf kot

bak›n, bu borudan ilaç veriliyo, elinizdeki neflterle de kesebildi€iniz her yeri kesiyosunuz. Bütün bildi€imiz bu. flimdi hastanelere da€›labilirsiniz.

çok hapfluriydum, burnumu aldilar.

biraz ateflim ç›km›fl galiba.

atefl düflürücüüü!

oruç tutsan, hacamat yapt›rsan hiç bunlara ihtiyac›n olmayacakt› day›...

ilaaç! bifley yapmak laz›m.

önce modern t›p... sen öyle fleylere kendini çok kapt›rma.

al ula!

yüksek atefl çok tehlikeli.

müdahale etmesek ölebilirdi.

iyi ki biz var›z.

ant›-cure 666 sayesinde zararl› dokular› kökünden temizleyebiliyoruz. bu bir devrim.

ay! önamli olan iç güzall›€› da ne demek flimdi? dala€›m› falan m› ald›riyim? bu ameliyat, botoks falan olmam›fl m› diyosun? abi, ben sana demifltim doktor mehmet keskink›l›ç’a gitme diye. sana hem detoks yerine botoks yapm›fl, hem de kelime esprisi yapm›fl. ö€k...

...

ajda pekkan salyas›

Nasrettin hoca, hamile kar hastaneye götürmüfl. dok ameliyathaneden ç›k›p dem “bebe€in boynuna kordon dol sezaryen yap›caz.” Hoca bu mi? “normal do€um olsun” d Biraz sonra doktor yine ge “bebe€in kalp at›fllar› h›zl sezaryen yapmazsak ölücek” yine inanmam›fl: normal ols demifl. Doktor biraz sonra gelmifl, “bebek içerde kaka yapt› sezaryen yapmam›z la demifl. hoca bunu da yutma sonra doktor yine gelmifl, “b kakas›n› da yedi, biz de mec sezaryen yapt›k” demifl. H k›zm›fl: “len murdar etti çocu€u” demifl. hahahahaha gülüyosunuz lan? bunlar ger

beyefendi, üzülerek söylüyorum... ne yaz›k ki kansersiniz!... bence komik, güldü€üm belli olmuyo mu?


kanserden korkma, tedavisinden kork, kanserden korkma, tedavisinden...

as›l flimdi mahvolduk.

çok önemli bifley söylemeye gelmifltim ama vazgeçtim.

r›s›n› ktor ifl ki: land›, u, yer demifl. elmifl: land›, Hoca suun, a yine as›n› az›m” am›fl. bebek cbur, Hoca niz a. (ne rçek.)

doktor bey, kalp at›fllar› durdu. hastay› kaybettik.

bak›n, geri döndü! yafl›yor...

aaa. yine gitti!

birkaç tahlil kald›. doktorlar bu bafla€r›s›n›n sebebini bulacaklar, inan›yorum... evet, salak gibi inan›yorum.

abi bak. belin a€r›yodu ya, sana sülük getirdim. a€r›, s›z› b›rakm›yo mübarek.

sülük mü? ay ben i€reniriim.

anam, yine geldi. Mucize!

t›p bu konuda çaresiz. birkaç pahal› ameliyat yap›p flans›m›z› deneyebiliriz...

oley!...

Hala kanser de€il misiniz? hiçbir fley için geç de€il! hatta çok erken. kanser tedavisinde erken teflhis çok önemlidir. yar›n ve her sabah erkenden gelin, “kad›n-erkek herkese ücretsiz mamografi” kampanyam›zdan kanser olana kadar yararlan›n. yeni görüntüleme cihazlar›m›zla kanser olmak art›k çok daha kolay.

takdir-i ilahi...

tabi o€lum, ne sand›n bilimin zaferi bu...

öhöm, kader... elden ne gelir?

ifltee böyle... kadere de böyle... her sene böyle...

ahaha çok komik yap›yon hee...


ulvialacakaptan@mynet.com

MizAH›ma bir dokun, bin AH iflit! • E, ben son dakikac›lardan›m bu belli, biliniyor olmas› gerek. Ancak bugüne kalm›fl olmas› yaz›n›n, son aylarda kurumufl olmas›ndan mizah›m›n. Ben ki yaflam›m boyunca en keskin elefltirimi, en konsume edilmez, en yutulmaz sözlerimi bir gülücü¤ün k›y›c›¤›na ilifltirmeyi becermifl biriyim. Ancak görev iflte, d›flar›s› kar buz, günlerden Pazar; haydi bakal›m iteleyelim kendi kendimizi. • 12 Mart dönemi, yani neredeyse 40 y›l önce arama tarama ile adam› derdest dertop edip getirmifller komünist diye: - Memur bey yanl›fll›k olacak ne solculu¤u ben Anti-Komünist'im. - Neee hem de Anti-Komünist ha bu en tehlikelisi, at›n bunu hücreye! Gülmemifl olabilirsiniz, bu iflleri sonradan ö¤rendiler biraz. Yap› Mühendisli¤i okuyan bir arkadafl›n o zaman gözalt›na al›nma nedeni evinde bulunan bir ders kitab›yd›: Mukavemet • Reklam filmi çekiyoruz, bu yeni, 20 senelik! Yönetmen kad›n eski ‹flçi Partisi yöneticilerinden. - Hiçbir cami vaktinde okumuyor ezan›. Diyanete ve Baflbakana kadar gidece¤im, bir merkezden ayn› anda okutulsun. Hem sesi güzel bir sanatç›m›za Zeki Müren’e okutulsun mesela. - Anlatmaya çal›fl›yoruz bu yolla ezan›n hiç susmad›¤›n›. Deve hende¤in dibinde ayak diriyor, k›pram›yor hiç. • Tam bir ay oldu TODER Tiyatro Oyuncular› Derne¤i'ne Genel Baflkan seçildim. Levent K›rca’dan Mehmet Ali Erbil’e, Genco Erkal’dan Haldun Dormen'e 900’e yak›n üyemiz var. Genel Kurul da son 10 y›l›n rekor kat›l›m›yla yap›ld›. Haz›r bulunan 65 üyeden 61’inin oyunu ald›m ve: -Beni seçti¤iniz için teflekkür ederim ancak bir de sitemim var! Beni sevdi¤inizi zannediyordum! Dedim. • ‹smi laz›m de¤il, o kendini bilir, bir belediyemiz bünyesinde Tiyatro Okulu kurduk. Geçti¤imiz Haziran sene sonu etkinli¤i var. Kültür müdürü bir davetiye örne¤i yazmam› istemifl. ‹flte Ulvi Alacakaptan yönetiminde Birlik Sanat'›n organize etti¤i............... diye bafllay›p Sn. Belediye Baflkan›n›n imzas› ile biten bir örnek yazd›m. Davetiye bas›ld› , ne benim ismim var ne de Birlik Sanat’›n! Bizimle görevli Baflkan Yard›mc›s› -ismini biliyorum, cismini hiç görmedim, bir y›l› geçti tan›flma gere¤i duymad› benimledemifl ki: - Noolmufl, biz hiçbir tafleron firman›n ismini kullanm›yoruz.


Stratejik Noktalar

mehmet keskink›l›ç


Ahmet Tanju Muflul Velev ki bütün yemekler sakala çarps›n! De¤erli okurum, yaz›ma “Ordaaaa bir kaos var uzaktaaa, o kaoosss kimin kaosuuuuduuur? Yazsalar daaaa, çizseler deeee, öyleeee bir kaos yoktuuuuuurr” flark›s›yla bafll›yor ve an›nda direksiyonu baflka yöne k›r›yorum. Velev ki bu durum, etliye sütlüye kar›flmayan t›rsak bir adam olarak alg›lanmama sebep olsa bile! Efendim her yöresi birbirinden güzel Türkiye’mizin lezzet haritas› ç›kar›lm›fl. Hangi ilimizin hangi yeme¤i meflhur? Mesele bu! Bir ‘S›n›r Tan›maz Yemek Sever Derne¤i’ üyesi olarak, flöyle bir göz atmak istiyorum lezzet haritam›za. Atl›yoruz at›m›za ve ç›k›yoruz Anadolu Turu’na! Afyon’day›z. Gözümüze ilk çarpan yemek, sakala çarpan çorbas›! Dahas› var: S›rts›rta, a¤z› aç›k, övme, cimcik, yan›yarma... Geçiyoruz Malatya’ya. K›nal› ekmek, tafl küllü¤ü, gurut çorbas›, anal›-k›zl›, kurflun geçmez köftesi, kelo¤lan köftesi… Bitmedi efendim. Geldik aflç› diyar› Bolu’ya. Burada da yeme¤in kendisinden çok isimlerine tak›l›yoruz. Kedi batmaz, kald›r›k dolmas›, kafl›k sap›, pafla pilav›, kabak hoflaf›, Bolu Beyi tatl›s›… Güzel ülkemizde gitmesek de, görmesek de nice ad› güzel, kendi güzel yemek varm›fl me¤er. Son olarak Ayd›n’›n “kulak çorbas›”n›, Rize’nin “eniflte lokumu”nu, fianl›urfa’n›n “fl›ll›k tatl›s›”n›, Kocaeli’nin “otur Fatma tatl›s›”n›, K›rklareli’nin “sulu kaçamak” ve “kuru kaçamak”›n›, Isparta’n›n “kuyru¤u sulusu”nu da anm›fl olal›m. Her bir yeme¤in ismine ayr›ca girip geyikçevirme yapard›k ama gelin görün ki, yerimiz dar. Oynamay› bilmedi¤imizden de¤il. Birkaç figürü pefl pefle yapmak için gerçekten daha büyük bir yere ihtiyac›m›z oldu¤undan. Yoksa ben, Tokat’›n ‘bacakl› çorba’s›n›n malzemelerinden bafllay›p, servise haz›r hale gelene kadar ki muhtemel aflamalar›ndan bahsetmez miydim? Hele hele yak›ndan tan›d›¤›m›z flehriyeli yeflil mercimek çorbas›na, Afyonlu vatandafllar›m›z›n Sakala Çarpan Çorba demelerini, bir rejim tehlikesi olarak alg›lamaz m›yd›m? Ya sakal›m›z yoksa! Burada bir bask› söz konusu! Ya sakal b›rak›rs›n, ya aç kal›rs›n. Hadi diyelim ki bunu hofl gördük. Ya ileride bütün yemekler sakala çarpmak zorunda b›rak›l›rsa! Neyse efendim herkes, her yöre istedi¤i yeme¤e istedi¤i ismi versin. Bu konunun s›n›rlar›n› da anayasa ile düzenlemeye vard›rmayal›m. Kimsenin akl›na karpuz kabu¤u düflürmeden kaçal›m. Eyvallah. mustafaalcan(et)gmail.com



Kebikeçin Günlü¤ü Yusuf Turan Günayd›n süper istavrit ç›k›yo o€luuum!...

vaay!... hamdi abi, sen de mi bu bankay› soyuyon? büyü€ümsün abi, ben di€er bankaya gideyim...

ehehe. kolay gelsin flükrü.

cihanflümuldür!” diye meydan okudu. Hamidullah, bu ç›k›fl› anlamaya çal›flan Kar›flt›r - Bar›flt›r tavr›yla oldukça sakin görünüyordu. Bir Yöntemiyle Kitap fleyler söyleyecek oldu, ama Üstad’›n gür sesi karfl›s›nda neler söyledi¤i Düzenleme anlafl›lamad›. Sonunda biri gürlemekten, di¤eri sesini duyurmaya çal›flmaktan Tefekküre dalm›flt›m. Birden soru k›l›¤›nda bir içedo¤ufl peydâ oldu: Acaba yorgun düfltüler ve bu yan yanal›ktan karfl›t görüfllü kitaplar ayn› kütüphanede geriye, ikisi de Hanefî f›kh›na göre namaz yan yana düflseler kavga ederler miydi? k›lan iki pîr-i fânî kald›… Bu kadar tefekkür yeterdi ve denemesi Kar›flt›r – bar›flt›r yöntemiyle ilgi çekici bedavayd›; ifle koyuldum hemen. sonuçlar almaya bafllam›flt›m. Peflinden Mustafa Sabri Efendi’nin Dinî Ald›m ‹bn Arabî’nin Fütûhat’tan yap›lm›fl bölüm çevirilerini; bilhassa ‹lâhî Mücedditler kitab›yla Mehmed Âkif’in Safahat’›n› yan yana koymay› denedim. Aflk’›, koydum ‹bn Teymiyye’nin Uzun bir süre ses ç›kmad›. Tam ikisini Fark’›yla yan yana… Ortam aniden gerginleflti. Havada vahdet, vücut, küfür, birbirinden ay›rmaya yelteniyordum ki nereden geldi¤ini pek de anlayamad›¤›m evliya kelimeleri yank›lan›yordu. Toz bir ses duydum: duman duruldu¤unda geriye ‘nefis -Behey nâdân! Sen bilmez misin ki tezkiyesi’ kavram› kalm›flt› ve olanca haflmetiyle par›ld›yordu. Prati¤in fendi merhum Âkif Sebilürreflad’da fieyhülislâm’›n bu kitab›n› tan›tan bir teoriyi yenmifl görünüyordu. yaz› yazm›flt›r! Ya Necip Faz›l’›n Do¤ru Yolun Sap›k Kavgay› önceledi¤im için mahçup olmufltum iflte.. Kar›flt›r›p bar›flt›rmak Kollar›’yla Hamidullah’›n ‹slâm güzeldi de, bar›flt›ray›m derken Peygamberi’ni yan yana koysam? Ne zarar› var yâhû, uyuflamazlarsa dönerler kar›flt›rmak da istemiyordum do¤rusu. birbirlerine s›rtlar›n› demeye kalmadan En iyisi bu ifli tad›nda b›rakmakt› galiba. Öyle de yapt›m. Necip Faz›l’›n kitab› kükreyen bir üslûpla; “Peygamberimizin risaleti

Kufl Dili

Hicabi K›rlang›ç KAS‹DE Sultan›m›z efendimiz demokrasimiz Esteksin kösteksin

of yaa! ne kadar da unutkan bir insan›m. y›llard›r intihar edicem lakin sebebini unuttum!

MATMAZEL DEMOKRAS‹ Baban seni her yere götürüyor En çok da do¤unun ortas›na Her yeri geziyorsun Depo dolu yak›t bedava Her ifl geliyor elinden fiöyle bir yürüyorsun telef oluyor âlem Sayende mülteci oluyor serçeler güvercinler Havandan geçilmiyor havanda su döverken Raks edip kurtlar›n› bir güzel döküyorsun Kufllar›n› uçuruyorsun kör gecede Basra harap oluyor Gelmiflsin güzelim dünyan›n bilmem neresinden Ad›n dillerde geziyor Hangi marka parfüm ki bu sürdü¤ün Geçti¤in yerler yan›k ve kan kokuyor

K›l›c›n Permaflarp gibi keskin Sayende seçecek çok fley var Dileyen ölümlerden ölüm be¤ensin Özgürüm kafiye de¤ifltirebiliyorum ‹ster yar›m kafiye ister tam ister zengin Böyle özgürce ölmek ne güzel Sak›nmadan televizyona bakmak ne iyi Sand›¤›n içine oy oy diye atmak ne hofl Kafam›z›n içindekini Sultan›m›z efendimiz çok yafla Ask›ya alanlar kollas›n seni





Figan-› Lügati-t Türk’ten Seçmeler Ömer Faruk Dönmez “Uhuvvet” ‘Kardefllik, dostluk, ba¤l›l›k’ anlam›na gelen uhuvvet; ‘uhu’ sözcü¤üne ‘vet’ sözcü¤ünün eklenmesiyle türetilmifltir. ‘Uhu’ herkesin bildi¤i gibi, tutkal, yani yap›flt›r›c› demektir. ‘Vet’ ise, herkesin de¤il, ‹ngilizce bilenlerin bildi¤i gibi, asker anlam›ndaki ‘veteran’ sözcü¤ünün k›salt›lm›fl biçimidir. Ça¤dafl gramerciler, birleflme esnas›nda çok tipik bir ‘v’ ikizleflmesi görüldü¤ünü söylemifllerdir. (Uhu-v-vet.) Arkaik dönemde ‘askerlerin tutkal›’ anlam›na gelen uhuvvet; zaman içerisinde anlam genifllemesine u¤rayarak, sadece askerleri de¤il, genel olarak insanlar› birbirine ba¤layan, yap›flt›ran, bir arada tutan kardefllik ba¤› anlam›nda kullan›l›r olmufltur. Gelelim uhuvvet kelimesinin hikâyesine… Bundan seneler evvel, Çanakkale denilen mevkide, düflman askerleri mukaddes vatan›m›za el uzatm›fl idi. Kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela, topu tüfe¤i alm›fl kap›m›za dayanm›fl idi. Düflman kavi idi, güçlü idi. Ço¤u mavi gözlü, sar› saçl› idi. Amma velâkin hepsi suçlu idi. Çün as›l adlar› haçl› idi. Bu taarruzu duyan vatan evlad› evinde duramaz oldu. Rahat döfle¤inde yatamaz oldu. Kürt Cemal, Laz Ahmet, Arap Hüseyin, Çerkez Ethem, Türk Mustafa, ‹ranl› Selman, Habeflli Bilal yola düfltü, tez vakitte Çanakkale’ye eriflti. Hepsi kardeflti; din kardefliydi. Uhuvvet vard› aralar›nda. Kimse kavmini ileri sürüp kibirlenmemiflti. Kimse ›rk›yla böbürlenmemiflti. Hepsi bir Âdem o¤lu, Muhammed ümmetiydi. Ya Allah, bismillah dediler, düflman› mahv ü periflan ettiler. Aç kal›r›z, susuz kal›r›z, amma vatans›z kalmaz›z dediler. Ya devlet bafla, ya kuzgun lefle dediler. Din ü devlet için, öldüler, öldürdüler, namusumuzu çi¤netmediler. Düflman rezil rüsva oldu, ölen öldü, kaçan kurtuldu, defolup gitti. Amaaaaa… Kaç›p kurtulanlar aras›nda öyle birisi vard› ki, h›nc›ndan parmaklar›n› kanat›yordu. Bu, George ad›nda, asl›nda bir uhu tüccar› olan, bir düflman albay›yd›. (“Hey George, versene beorge!” parças›n›n bestelenmesi de bu tarihlere rastlar.) Askerlikle pek de alakas› olmayan bu uhu tüccar›, tutkallar›n› satacak pazar aramaktayd› asl›nda. Yenilgiyi bir türlü hazmedemiyordu. Üstelik savafl›n en k›zg›n dönemlerinde bizim elimize esir düflmüfl ve bu necip milletin engin misafirperverli¤ine de

bizzat flahit olmufltu ama buna ra¤men öfkesi dinmek bilmiyordu; çünkü Çanakkale’yi geçemeyince, uhu fabrikalar›nda üretilen milyonlarca yap›flt›r›c›y› satacak pazar bulamam›fl olacakt›. Albay George, esareti s›ras›nda özel bir çad›rda tutulmufltu. Her türlü ihtiyac› titizlikle giderilmiflti. Kap›s›nda nöbet tutan Hasan kuru ekmek yerken, albaya kallavi yemekler verilmiflti örne¤in. Muamele esasl› idi anlayaca¤›n›z. Bir akflam Hasan’›n da albay›n da uykusu kaçm›flt›. Birer sigara yak›p muhabbete bafllad›lar. (George Türkçe bilmiyordu gerçi ama, bizimki onun anlayaca¤› dilden konufluyordu.) Hasan memleketteki anas›ndan, yavuklusundan, üç ayl›k kuzusundan söz etti. Yemen’de flehit olan küçük a¤abeyi Ali’yi anlatt›. (“Yemen’e gideni gelir mi sand›n?” türküsünün bestelenmesi de, haliyle, bu tarihlere rastlar. Gerçekten.) Sohbet uzad›, sigaralar›n duman› uzad›, gece bitti, vakt eriflti, Hasan abdest al›p sabah namaz›n› eda etti. Bizimkini flaflk›n gözlerle izleyen albay, namaz bitince, tüm gururuna ra¤men, usulca sokulup sordu: “Peki biz sizi niye bir türlü yenemiyoruz?” Hasan âlim de¤ildi amma arif idi. “Bizde uhuvvet var.” dedi. Ellerini birbirine kenetledi: “Nah böyle sar›lm›fl›z, hep bir kardafl›z.” Albay, ‘uhu’ sözünü duyunca h›rstan titremeye bafllad›. Koskoca rütbeli bir subay olarak, s›radan bir ere bir fley sorman›n ezikli¤iyle f›s›ldad›: “Peki nedir sizin uhunuz? Nedir sizi böyle bir arada tutan?” Hasan ceketinin üst cebinden bir Kur’an ç›kard›. Öptü, aln›na koydu. “Aha budur!” dedi. Uzun laf›n k›sas›, bu George denen herif, günler sonra, bir flekilde kaç›p kurtuldu çad›rdan. Art›k nas›l olduysa. Oras› s›r… Ülkesine gidince hemen bir Kur’an al›p incelemeye bafllad›. Kitap ne diyorsa hepsini bir bir not etti. Kendi uhusunu bize kakalayabilmek için, bizi bir arada tutan fleyin kimyas›n› çözmeye çal›flt›. (Fakat oryantalizmin/flarkiyatç›l›¤›n ortaya ç›k›fl›, bu olaydan biraz daha önceye rastlar.) Bir de Yahudi arkadafl› vard› bu herifin. O da Tevrat’ta belirtilen ‘arz› mevud’u ele geçirmek için yan›p tutuflmaktayd›. (Arz-› mev’ud, güya Tanr› taraf›ndan Yahudilere vaat edilmifl topraklar demektir. F›rat ile Dicle aras›n›, yani Mezopotamya’y›, yani flu bizim sevgili Ortado¤u’yu kapsar.) Bu milleti ancak bu Kitap’tan uzak tutarsak ma¤lup edebiliriz, dedi o da. Oturup bir plan yapt›lar. Ortado¤u’da kimler yafl›yor? Araplar, Türkler, Kürtler. O zaman ne yap›p ne edip, bunlar› birbirine düflürmek laz›m, diye karar verdiler. Nedir bunlar› birbirine ba¤layan fley? Bu Kur’an’d›r. Bu milleti birbirine ba¤layan, kenetleyen,

yap›flt›ran uhu, Kur’an ise, bu Kitap’› ellerinden alal›m! Uhuvveti ortadan kald›ral›m! Ben arz› mev’uda kavuflurum, sen de kendi uhun için pazar bulur köfleyi dönersin. Aç›ktan a盤a ve birdenbire Kitap’› Müslümanlar›n elinden alman›n mümkün olamayaca¤›n› biliyorlard› tabi. Uygarl›k diye bir fley uydurdular. Bir de süsleyip püslediler ki, özendirdiler milleti. ‘Kafesten ç›kart›p özgürlefltiriyoruz’ diyerek, kar›lar› soyup soka¤a ç›kard›lar örne¤in. Çünkü pek âlâ biliyorlard› ki, kad›n›n evden ç›kmas›, erke¤in bafltan ç›kmas› anlam›na gelecekti zamanla. Taraftarlar›na makamlar mevkiler verdiler. Paralar, evler, arabalar da¤›tt›lar. Televizyon diye bir fley sürdüler piyasaya ki, bu, ça¤›n en ifrit putuydu. Herkes zaman içerisinde evinin baflköflesine bu puttan bir tane al›p koydu. Bilerek ya da bilmeyerek ona tap›nmaya bafllad›lar; çünkü o ne derse inan›yorlard›. Modernizmin ve kapitalizmin bütün argümanlar›n› kulland›lar anlayaca¤›n›z. Bir de kavmiyetçilik belas›n› yayd›lar aram›za ki sormay›n gitsin. Milleti birbirine ba¤layan uhuvvet ortadan kalkt›. Bir benlik davas›d›r bafllad›. Araplar, Türkler, Kürtler ayr›l›¤a gayr›l›¤a düfltü. Bu millet bir sabah uyand›¤›nda kendini baflka bir varl›¤a dönüflmüfl olarak bulmad›. (Zaten Kafka’n›n De¤iflim’i yazmas› biraz daha önceye rastlar.) Gün be gün de¤iflti bu millet. Çünkü, zamana yay›lm›fl bir dönüflüm projesiydi bu. George, kendi uhusunu pazar›m›zda satmaya bafllad›. Ad› ‘ça¤dafll›k’t› bu tutkal›n ama, hiç de iyi bir yap›flt›r›c› de¤ildi. Eflleri birbirine yap›flt›ram›yor, aileleri bir arada tutam›yor, flirketler, kurumlar da¤›l›yor, insanlar› birbirine ba¤layan toplumsal ba¤lar çözülüyordu. Markas› ‘uhuvvet’ olan öz tutkal›m›z› de¤il de, markas› ‘ça¤dafll›k’ olan bat› tutkal›n› kullananlar, zaman içerisinde büyük piflmanl›klar yaflad›lar. Çünkü bu tutkal, sahte bir yap›flt›r›c›yd›. Birlefltirdi¤ini söyledi¤i her fleyi asl›nda ay›r›yordu. Ça¤dafl aileler da¤›l›yor; ça¤dafl kurumlar çöküyordu. Satt›¤› uhular sayesinde köfleyi dönen George, y›llar sonra turist olarak Çanakkale’yi gezmeye geldi. Türke benzemeyen Türkler de flehit mezarlar›n› ziyaret ediyorlard›. Oraya koskoca “Çanakkale Geçilmez!” yazm›fllard›. Kahkahalarla Güldü George. Ask›l› bir bluz giymifl, göbe¤i aç›k, flortlu bir k›za yaklaflt›, ‹ngiliz zannederek ‹ngilizce bir fleyler söyledi. K›z, çat pat “Ay em soriy, ay em törkiy.” diyerek uzaklaflt›. (“Çanakkale içinde vurdular beni.” parças›n›n bestelenmesi de, ah ah, as›l bu tarihlere rastlar, can›m okuyucu, as›l bu tarihlere rastlar.)




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.